Toplumsal alışkanlıklar terk edilmesi zor davranışları özünde barındırır. Alışkanlık edindiğimiz ve yapılması olağanlaşan davranışlarımızın sorgulamasını yapmak zor geliyor.

Garip olan şey herkesin yaptığı veya söylediği şey yanlış/hatalı olsa da başkaları tarafından da yapılmaya devam edilmesi!

“Öyle gördüm, öyle yapacağım” mantığının yanlışlığı ancak ortaya çıkan zararların etkilediği insanların mağduriyetlerinden anlaşılmakta.

Geçmişten gelen alışkanlıklar ve doğru/yanlış edinilmiş kültürel uygulamaların yerine göre hiç sorgulanmadan otomatik olarak birileri tarafından eyleme dönüştüğü olaylara tanıklık ediyoruz.

İşin içerisine bir de topluluk ve grup psikolojisi girince sıkıntılar büyüyor. Herkesin yaptığı doğru kabul edilirken, hiç yanlış olduğu düşünülmez. Sorgulanması gereken nokta bir eylemin veya girişimin gerçekte doğru olduğu mu yoksa herkes tarafından yapılıyor olması ayrıntısıdır.

Saldırı ve şiddet dürtüsünü ortaya çıkaran etkenler her ne kadar beklentiler ve kişisel çıkarlar olsa da son zamanlarda alışkanlık haline dönüşen eylemlerin de olayların örgüsünü oluşturduğunu görür olduk.

Saldırmak, şiddet uygulamak, çatışamaya girmek, yaralayıcı veya öldürücü davranışlara yönelmek, kavgaya girmek ve zarar verici ağır faturalara yol açmak eylemleri olağanlaşma eğilimi göstermekte. Bu eylemler normal kabul edilme sınırını aşarak alışkanlık davranışlarına dönüşme rotasına girmiş durumda.

Özellikle toplumsal hayatın normal seyrinde insanları özdeşim kurma ve örnek alma yoluyla taklit etme hali saldırganlık olaylarını tetikler oldu. Anormal olan bu saldırıların veya şiddet olaylarının merkezine sağlık çalışanlarının konması!

Garip olan şey insan hayatına sahip çıkmayı ve yaşamı kurtarmayı ilke edinmiş bir meslek grubuna yönelik saldırganlık girişimlerinin son bulmadan devam etmesi ve artması.

Hastane ortamlarında, muayene ve kliniklerde, sağlık merkezlerinde, sokakta ve iş ortamlarında doktorlara, sağlık personeline, ambulans şoförüne, hastane güvenliğine, hastanede görevli herhangi bir çalışana sınır tanımadan yapılan saldırganlık eylemi tamamen bilinçsiz ve hiçbir anlamı olmayan davranışlardan oluşmakta.

Kızgınlık duymak, sağlık konusunda hayati sıkıntı yaşamak, tedavi sürecinde problemler yaşamak, personel yetersizliği veya doktor yokluğu gibi haklı nedenlerle bazı engeller/krizlerle karşılaşmanın karşılığı yıkıcı/kırıcı eylemler olmamalı.

Özellikle hasta sahiplerinin hastalarıyla ilgili tedavi amaçlı yaşadığı sıkıntı ve bunalımların yanında kaderimizin bir gereği olarak kaybedilenlerin acısını hastanenin fiziki ortamına ve sağlık personeline yönlendirerek şiddet yaratmasının hiçbir açıklaması yok!

Acı yaşamanın olağan kaderine suç unsuru yaratmanın ya da kaybedilenlerin ölüm nedenini birlerine faturalandırmanın bir anlamı yok.

Acı yaşanması, ölümcül kayıpların ortaya çıkması veya tedaviye çare bulunamamasının sorumlusu sağlık çalışanlarıymış gibi şiddet eylemlerine yönelmek kimseyi ölümden geri döndürmüyor.

Alışkanlık haline gelmiş. Ölüm haberi alındığında hastane ortamını kırmak/dökmek ve etrafa zarar vererek diğer hasta ve yakınlarını da mağdur etmek toplumsal bir alışkanlığa dönüşmüş durumda.

Sevincimizi yaşamayı bilmediğimiz kadar acımızı da içimizde eritmeyi bilmiyoruz.