İnsan güçlü olduğu kadar muhtaçlıktan kurtulur. Güçlü olduğu kadar hayata, iradeye, aklına, insanlara ve toplumsal yapının parçalarına hâkim olmayı başarır. Güçlü olmak ayakta kalabilmeyi başarmaktır.
Muhtaçlıktan uzaklaşmak ve başkasına yardım sağlamanın iradesini elinde tutmaktır.
İnsanların güçlü olması, bedensel özelliklerini geliştirmesi ve kuvvet denen bedensel mutlak enerjiye sahip olması demektir. Fiziki açıdan sahip olunan bedensel kuvvet sayesinde canlılara, insanlara, nesnelere, olaylara ve yaşam koşullarına karşı güvenlik ihtiyacının karşılanması ve diğer manada sağlıklı olmayı ifade eder.
Zihinsel açıdan sağlıklı olmak kişinin akıl ve zihin kuvvetinin sağlıklı olması ve düşünme yeteneğini kullanabilmesi anlamı taşır. İnsanlar diğer canlılardan farklı olarak düşünme yeteneği/becerisi ile aklını ve iradesini kullanarak yaşamını istediği özgürlükte sürdürme şansına kavuşmuştur.
İnsanlar, bedensel ve zihinsel sağlık özelliklerinin yanında ruhsal sağlık ifadesiyle anlam kazanan başka bir güç potansiyeline daha sahiptir. Ruhsal sağlık denen psikolojik ve iç dünyanın moral gücü sayesinde insanlar, sosyalleşme süreciyle ve toplumsal yapının doğal seyrinde uyumlu ve dengeli bir yaşamın fırsatını değerlendirmeye çalışır.
Bir de insanın güçlü olma yönünü ayakta tutan duygusal kişilik gücü vardır. Duygusal kişiliği, yani ruhsal ve zihinsel donanımlarının verdiği moral gücü sayesinde sahip olduğu güç ile hayatının mutluluk ve huzur üzerine kurulması adına diğer canlılarla iletişim ve ilişkiler kurma ihtiyacı duyumsar.
Kısaca, insanın kişiliğini oluşturan temel donanımlar olarak bedensel kişilik yönü, zihinsel kişilik kapasitesi, ruhsal kişilik temeli ve duygusal kişilik boyutları güçlü, saf ve sağlıklı olma yolunu açan seçeneklerin ilk adımlarıdır.
İnsan neden güçlü, saf ve sağlıklı olma ihtiyacı duyar?
Kıyaslama bu noktada başlıyor. Yaratılmışları sorgulamak haddimiz değil. Mutlak kudretimizin yarattığı bir varlık ve yaşama fırsatı sunulmuş bir canlı olmanın şansıyla sorgulama yapacağımız kendimizle ilgili birçok şey var. Ama var olma ve yaratılma adına doğal ortamımıza ve toplumsal hayatımızda/çevremizde bulunanların var olma nedenini sorgulamak insanın boyunu aşan konulardır.
Engellilik, zihinsel yetersizlik, muhtaçlık, yardıma ihtiyaçlık, birilerine bağımlılık gibi yaşadığımız doğal ve sosyal ortamların var olan canlı/cansız tüm unsurları kabullenmek boynumuzun borcudur.
Sağlıksız olanlar diye ifade edebileceğimiz tüm her şey yaşanan dünya sahnesinin sınav mantığını zihinlerimize kazıyan örnekler ve ibretlik görüntülerdir. İbret alma ve örnek alarak “Şükür” limanına sığınmanın bir gerekçesi olmalı.
Bu yüzden insanların sahip oldukları bedensel özellikleri, zihinsel kapasiteleri, ruhsal donanımı ve duygusal his dünyası açısından ne olduğunun farkında olması gerekiyor. Özellikle bu hikmet alanını unutmama adına çaba sarf etmeli.
Farklılık bu yüzden vardır. İnsanların bedensel, zihinsel, ruhsal ve duygusal farklılıkları, var olma bilincinin ve yaratılmış olmanın gereği olarak benimsemesi gereken boyutlardır.
Güçlü, saf ve sağlıklı olmayı risk ve tehdit boyutunda kullanarak zarar verecek eylemlere girişmek insanın doğasında olmayan bir durumdur. Sahip olunan özellik ve yetenekleri güçlü olma adına başkalarına ve toplumsal yapı parçalarına karşı kullanmak var olma bilincine hakarettir.
Birilerinin çıkar ve menfaatler uğruna gücü ve sahip olunan yetenekleri kötü niyetle kullanmasının ortaya çıkardığı yıkımlar sadece mağduriyet ve muhtaçlık yaratmamakta; Aynı zamanda mazlumun Ah’ ının alınmasına ve mağdurun hakkının yenilmesine yol açtığını görmek lazım.