Sevgili okurlar,

Bazen dost meclislerinde bir eleştiri okuna hedef oluyorum: "Bu devirde gazete mi kaldı? Ne bu yazma çabası, ne bir ücret, ne bir takdir... Seni kim okur, kim dinler ki?" Hani derler ya, "Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar, onuncusuna almazlar" diye. İşte ben de bu serzenişlere aynı cevabı veriyorum: Birileri yapmalı! Eğer ellerimizi bağlayıp sadece olup biteni seyredersek, yarın içimizde biriken "keşke"lerin ağırlığı altında eziliriz. Benim bu köşe yazılarımla muradım, o "keşke"lerden bir nebze olsun uzaklaşmak, kendi iç dünyamı terbiye etmek.

Belki ben kıytırık bir köşe yazarım, kabul. Ama şunu biliyorum ki, mutlaka benim satırlarımı takip eden, onlardan ilham alıp belki de hayatına bir çeki düzen veren birileri var. Bu bir kişi dahi olsa, benim için en büyük mutluluktur. Aslına bakarsanız, dünyada her şey para değildir ki. Vicdan ve gönül rahatlığı da en az onun kadar önemlidir. Ben yazılarımı kaleme alırken bazen kendim bile duygulanır, bazen öfkelenirim. Ama yastığa başımı koyduğumda vicdanım rahattır. Çünkü derim ki, ben bu konuyu enine boyuna kendi halkıma, vatandaşlarıma bir şekilde ulaştırdım, kendi görevimi yaptım. Zaten herkes görevini hakkıyla yapsa, bu memlekette hiçbir sorun kalmaz. Görevlerimizden kaçtığımız sürece işler bir orlon yumağı gibi iç içe geçer ve sorunları çözmek için hem zamanımızı, hem paramızı, hem de çevremizdeki insanları kaybedebiliriz.

Kendi yazılarımda haddimi bilirim. Ama haddini bilmeyenlere de hadlerini bildirmek gibi bir yeteneğim ve bilgim de var. Bazı yazılar bazı çevrelerin hoşuna gitmez, eleştirirler. Ama ben bu eleştirileri çok severim. Neden mi? Çünkü bilirim ki mesajım yerine ulaşmıştır. Bir mesaj yerine ulaştı mı, bu benim için en büyük ödüldür. Elbette ben de mükemmel bir insan değilim, eksiklerim çoktur. Benden çok daha yetenekli, iyi yazan büyüklerim de var. Hepsine saygılıyım. Onlar da benim gibi ellerini taşın altına koymuş, Batman için, vatandaşlar için aydınlatıcı bilgiler ve eleştiriler sunuyorlar. Tabii ki her köşe yazarının bir tekniği, bir felsefesi vardır. Çok yönlü olunduğu ve aşırı takıntılı olunmadığı sürece bütün köşe yazıları önemlidir. Yani, özetle, herkesin haddini bilmesi gerekir.

Bence bir gazetenin en önemli ve en çok okunması gereken yeri köşe yazarlarıdır. Köşe yazarları arasında profesörler, doktorlar, öğretmenler, alimler, kısacası çok bilgili, ilim irfan sahibi kalemler bulunur. Bir köşe yazarı asla "işkembeden atmaz", kaleme aldığı her konu mutlaka belli bir kaynağın eseridir.

Gazeteleri okumalıyız, köşe yazarlarını okumalıyız. Gazeteler, sosyal medyadaki gibi yanıltıcı bilgiler yaymaz. Elinizde bir gazete varsa, elinizde bir kanıt da var demektir. Hani kimliğiniz kaybolduğunda gazeteye ilan verirsiniz ve bu ilan sizin kanıtınız olur. İşte gazetede yayınlanan her bir satır aslında gerçeğin ta kendisidir.

Allah Celle Celalühü, Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e "Oku!" emrini verince, Peygamber Efendimiz şöyle bir cevap vermiştir: "Ben okumayı bilmiyorum ki." Allah Celle Celalühü tarafından tekrar "Oku! Ey Allah'ın Resulü!" diye emredilmiştir. Ve Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem Kur'an'ın ayetlerini keçi derisine yazmış ve okutmuştur.

İşte sevgili dostlar, okumak o kadar önemlidir ki! Kur'an-ı Kerim okursanız dininizi öğrenirsiniz, mektep kitapları okursanız ilim irfan öğrenirsiniz, gazete okursunuz gerçekleri, Batman'da olup biteni ilk ağızdan öğrenmiş ve okumuş olursunuz.

Sevgili dostlar, içimizden bazıları belki yaptığım benzetmeyi beğenmeyecektir ama şunu unutmayın ki dünyadaki hiçbir şey birbirinden bağımsız değildir. Her şey birbirine komşudur, birbirine muhtaçtır ve birbirinin bitişiğidir.

Oku! Allah için oku, kendin için oku, ailen için oku, Batman için oku...

Benden bugünlük bu kadar sevgili dostlar. Allah kısmet ederse bir sonraki köşe yazımda başka bir konuda buluşmak üzere, hoşça kalın...