Yoksulluğun, fakirliğin gözü kör olsun…

Kimsemiz yok. Bu dünyaya bakıcı, koklayıcı, iç çekici, sabır edici olarak gelmişiz sanki.

Diyorlar ki sabreden cennete gider. Belki… Ama biz sabrımızla, kanaatimizle, vicdanımızla yaşarken; siz hayatlarınızı yaşıyorsunuz, biz sadece hayatta kalmaya çalışıyoruz.

Neden biz?

Bizi de bir anne doğurdu. Biz de insanız.

Neden bu toplumda hep biz yoksuluz, hep biz fakiriz?

Hani Müslüman, Müslüman’ın kardeşiydi? Hani din, dil, ırk ayrımı yoktu?

O halde neden biz hep dışarıda kalanız?

Hani çağdaşlık, eşitlik, demokrasi vardı? Yol arkadaşlığı, yarenlik vardı?

Peki neden biz hâlâ yoklukla, yoksullukla boğuşuyoruz? Ne Müslüman kardeşliği tam anlamıyla var, ne de gerçek bir demokrasi... Her iki sistemin içinde yaşıyor görünsek de, biz hâlâ hayatta kalmaya çalışanlarız.

Siz hayatınızı yaşıyorsunuz, bizse hayata tutunmaya çalışıyoruz.

Demek ki dünya üzerinde eşitlik ve kardeşlik sadece sözde var, uygulamada yok.

Gerçek bir Müslümanlık yaşansa, kim yoksul kalır ki?

Gerçek bir demokrasi uygulanmış olsa, kim ezilir ki?

Ama ne yazık ki bunların hiçbiri yok.

Bir memlekette zenginlik ve yoksulluk arasındaki fark bu kadar uçurumdaysa… O memlekette ne Müslümanlık vardır, ne demokrasi, ne de adalet terazisi.

Bakın Batman’a…

Yarısı zengin, yarısı yoksul.

Demek ki burada da yok o söz edilen eşitlik.

Üstelik bir de görgüsüzlük almış başını gidiyor. Gören yemiş, görmeyen bakakalmış.

İşte biz o bakakalanlarız.

Siz hayatlarınızı yaşıyorsunuz, biz hayatta kalmaya çalışıyoruz.

Kaptan… Durdur bu dünyayı artık.

Yoksullar, fakirler inmek istiyor.

Ne görmek istiyoruz, ne duymak.

Ne cennet derdimiz, ne eşitlik hayalimiz kaldı.

Biz sadece inmek istiyoruz bu adaletsiz dünyadan. Bu yazı kimseye değil…

Bu benim meselem sadece.

Kimse alınmasın, kimse gücenmesin.

Aytekin

[email protected]