Para en büyük güç olarak görülüyor. Yanlış da değil aslında!

Kendini başkasından üstün görme, farklı olduğunu hissettirme, kibirlenme ve etrafa küçültücü bakışlarla yönelmenin kökeninde “Güç Sahibi Olma” yatar. Günümüz dünyasının en önemli gücü para olduğundan, büyüklük taslamak birileri için olağan hale geliyor.

Kendini büyük görme anlayışıyla etrafa küçültücü bakışlar yaymak dürtüsü, insanda var olan kibir duygusunun uzantısıdır. Kendini üstün görme heyecanı, diğerlerinden duygular olarak üst seviyede olma beklentisi, akıl ve irade yeteneklerinin başkalarıyla kıyaslanamayacak seviyelerde olduğu, küçük görme ve üstün kabul edilmenin umuduyla herkesi esir-köle derecesinde görmenin yaşam modeli olarak birilerinin ortaya çıkardığı kişilik tiplemesidir.

Kişilik tipleri sınıflamasında Süper Ego diye adlandırılan seviyenin doğal sonucu olmamakla birlikte akıl, yetenek, beceri, eğitimsel gelişim, kişisel donanım ve ahlaki ilerlemenin oluşturduğu yaşam biçiminin ortaya çıkardığı üstün görme düşüncesidir.

Çünkü önemli olan Ego tatminidir ve bencillik ötesinde bir beklenti ile insanı-varlığı alt tabaka canlı-nesne görme dürtüsü nedeniyle, var olanın ve ilahi hikmetin temel kanunlarının ret edilmesi söz konusudur.

Böbürlenmek insanın erdemli dünyasına isyandır.

Daha iyisini ve doğrusunu bilme iddiasında bulunmanın hatasıyla iradeyi ve benliği toplumsal birlikten ve ahlaki ilklerden üstün tutmanın yanlışlığıdır.

Büyüklük taslamak yol gösterenlerin, doğruyu savunanların ve haram-günah olandan sakınmanın gayretinde olanların gerisinde kalmaktır. Zira topluluk içerisinde her zaman kanaat önderliğinde yolda rehberlik yapanların takip edilmesi, insanların bir zorunluluğudur. Örnek şahsiyetlerin rehberliğinden uzak durmamak, kurtuluş formülünde parçaları yerine oturtmakla gerçekleşir.

Büyüklük taslamanın bir anlamı da doğru olandan sapmak veya doğru olanı kabul etmeyecek davranışlara girmektir. Yüz çevirmek diye ifade edilen bu durumun insanı yanlışa iten yanları kadar yozlaşmaya ve yalancılığa giden yolları vardır.

Toplumsal değerleri, kültürel ve ahlaki ilkeleri, kanun ve yasaları, geleneksel normları ret ederek büyüklük taslamak, birey açısından yalnızlaşma yarattığı gibi toplumsal açıdan da hakikatin ortadan kalkmasına sebep olma sonuçlarını doğurur. Çünkü yalanlama ve ret etme ile insanda meydana gelen isyankârlık büyüklük taslamaya temel olmakta. Ayrıca farkında olunmayan durum itibariyle de güç ve servet sahibi olmak bile arınmanın, kurtuluşa ermenin yolunu açamamakta. İnanç ateşi ile yaşama hakkını kullananların kalbini zehirleyen hırs, nefret, kin, yalan, fitne dürtülerinin canlı kalmasına sebep olan etmenlerin kendini üstün görme ve büyüklük taslayarak özgürlüklere pranga vurmakla alakalı olduğunu göremiyoruz.

Sosyal hayatta veya resmi anlamda bir statü edinmek, mevki işgal etmenin insanlarda ne yazık ki bazen büyüklük taslama veya kendini farklı-üstün görme eğilimi yaratabiliyor. Bu durumun insan gözünde suçlu, ilahi manada günahkârlık olarak değerlendirildiğini unutanlar var.

“Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları ayetlerimden engelleyeceğim. Onlar her ayeti görse bile ona inanmazlar; Dosdoğru yolu da görseler, yol olarak benimsemezler, azgınlık yolunu gördüklerinde ise onu yol olarak benimserler” uyarısına rağmen insani nefis ile ruhun çatışmasına neden olan olaylara engel olunamamakta. Yaşama, ölüme ve sonsuzluğa mahkûm olan insan için gidilecek asıl âlemde yer edinmek amacıyla varlığa, kâinata ve ilahi sınırlara karşı büyüklük taslamak için güç ve servetin yetmediğini bilmiyorlar.

Duymak istediklerini duymak, görmek istediklerini görmek ve yaşamak istediği gibi davranmakla yokluk ve ölüm anlarının gelmeyeceği var sayılıyor. Yaşama ve maddi âleme olduğu kadar ahiret hayatı ve ölüm sonrası varoluşa da sırt çevirmemek gerekiyor. Çünkü kibir ve böbürlenmenin bir zehir gibi insanı erittiği, benliği yok ettiği bilinmelidir.

Verilen yaşama şansı ve verilen zaman-mekân fırsatı tüm insanlara eşit oranda yararlanılması amacıyla sunulmuşken, ayrıcalık ve üstünlük düşüncesiyle bu hakları yanlış yönde kullanmak ilahi makamda hesabı verilemeyecek bir sorgulamaya neden olacak. Fazla mal-zenginlik ve yüksek kazançların çokluğu ile böbürlenmek, insanı avutmakla birlikte tutkularının da esiri yapar.

Nerede kaldı ilahi nizam ile muhtaca olana yardım erdemi?

“Onlara ‘Gelin Allah’ ın Resulü sizin için bağışlanma dilesin’ denildiği zaman başlarını yana çevirdiler” hatasına düşmemek gerekiyor.