Şu kısacık dünya hayatımızda senede bir Ramazanın gelişini severiz, otuz gün oruç tutmanın yorgunluğundan sonra gelişi gibi gidişinede sevinir ve Bayram yaparız.

   Her şeyin dünü olduğu gibi Ramazan orucunun yöreye ve topluma göre gelenek ve görenekleri vardır, çocuk olduğumuz 60 li yıllardaki gördüklerimiz ve şu yirmi birinci asırda son günlerimizi yaşadığımız bu fani dünyada bir çok farklılık zamana göre değişim, imkanlara göre kutlamalar yaşadık.

     Köy hayatında her şeyin yaşam biçimi ve olanakları farklıdır, imkanlar kıttır, ama sevgisi ve tadı başkadır köylerde ki gelenek ve görenekler.

   Büyüklerimiz sahora kalkınca akşamdan babamız ve annemizden bizide sahora kaldırmaları için dua eder yakarırdık, yedikleri bi bardak çay ile beraber birkaç tane zeytin veya köylünün vaz geçilmez gıdası yoğurt ve türevleriydi, ama bize çok tatlı gelirdi.

   Köylüyü sahora kaldırmak için köydeki caminin yanında bulunan ve bir odadan oluşan, Medresedeki öğrenciler eline teneke alır köyün içine dalıp tüm köylüyü uyandırıdı.

   Kadir gecesi bir başka idi, çünkü taravihe genelde yaşlı büyüklerimiz giderdi, ama o gece köyün tüm erkekleri çocuklar dahil camiye dolardık, bizim Köyde Heci Osman adındaki muhterem bir zat vardı, iki oğlu vardı ikiside Devlet Hastanesi yanında bulunan Benzin tanklarının şantiyesine daimi işçi idiler, o zaman maaşlı olmak zenginlik idi, bu zat cömert biri idi, Kadır gecesi gazyağı ile çalışan bir lüküsü vardı, onun fısıltısı zihnimizde yeşerdi, şu anda bir lüküs sesi duyunca o geceleri hartırlarım.

   Köyümüz Tılmerç o zamanlar nüfusu on bin veya onbeşbin civarı olan Batmana bir saat yürüyüş mesafesinde idi,  çünkü o zamanlar bu günkü Telekom binası bizim köye göre Batmanın dış mahallesi idi.

   Adet idi köylerde her bayram arafesinde babamız kıt imkanlara rağmen bizlere Bayramlık elbise alırdı, buda en çok bir Gömlek ve bir pantolun olurdu, hali vakti iyi olan birde yeni ayakkabı çorabı ile alma lüksüne sahiptiler, ne olursa olsun babamız bize bayramlık almış  o gece pantolunumuzu ütülemek için, yattığımız döşeğin altına sererdik. birde daha bir iki gün önceden şeker, leblebi, kuru üzüm gibi bayram ikramiyelerini toplamak için, torba ki bu genelde ya beyaz naylon yada kağıt torba olurdu, bunuda hazırlardık. Bugün sıradan olan Kağıda sarılmış şeker, en lüksümüz idi.

    Ve bayram sabahı, büyükler Bayram namazı için camiye gider, bizede onlar camiden çıkana kadar köyün tümünü dolaşıp torbamızı doldurma yarışı, çünkü Erkekler camiden çıkınca bizim süremiz biter bu sefer Köyün tüm erkekleri önce köy Hocasının evine gelir bayram şekerini alırlar, sonra gurup  gurup tüm köyü dolaşırlardı, böylece bir Ramazan ve bayramı bitirmiş olurduk.