Mısırda Firavunların piramitlerinden tutunda Romalılar devri, büyük İskender, daha niceleri buraya hüküm etmiş her kes kendine göre bir eser bir cevher bırakmıştır. Bunlardan bir tanesi de 1169 ve 1250 yılları arasında Mısırda hüküm etmiş Eyyubiler dönemine ait eserlerdir, bunların başında da Kahire’nin en eski semtinde bulunan,  tepelik ve geniş bir alana kurulmuş Selahaddin kalesidir. Selahaddin Kalesi Kehire’nin bir çok yerinde gözükür, Mısır hükümetleri de turizmi canlı tutmak için buralara özel itina göstermişler, restorasyon dahil bir çok hizmetleri mevcuttur. Turumuzun ikinci günüdür ikindi vaktine yakın bir zamanda bu kaleye çıktık, giriş ücreti ödedikten sonra kale sahasına girdik, bir tepede oldukça geniş kale ve saraylar restore edilmiş, her taraf bakımlıdır, bu tepelerden eski Kahire çok güzel bir şekilde seyir edilebilir, etraf tamamen eski kaleler, Medreseler, Camiler, külliyeler, mezar türbeleri sayılmayacak kadar çokturlar, bunların bir çoğu terk edilmiş, fazlaca turist çekmedikleri için kendi hallerine bırakılmışlar. Bu yapılar Kahirde o kadar çok ki Mısır Hükümetleri bir çoğunu gözden çıkarmışlar,  fakat BM ye bağlı UNESKO buralara sahip çıkmış. Kale sahasında geziyoruz,  Selahaddin’in sarayı önündeyiz, bir anda beynimde canlanıyor Selahaddin sekiz yüz sene önce Şemse Hanımı ile beraber buralarda dolaşmış, Eyyubi devletinin temelini atmış, Kudüs’ün kurtarılmasını burada planlamış. Bu kale sahasının en yüksek ve görkemli yerinde, Osmanlı’nın son döneminde Kavalali Mehmet ali Paşa zamanında yapılmış tamamen İstanbul Camilerin bire bir eşi olan dört minareli yüksek bir cami yapılmış, bu Cami ve Minareler o kadar yüksek ki, Selahaddin’in yapıtlarını gölgede bırakmış. Bugün bu Kale meskun bir mahalle olmadığı için, ibatede açık olmayan bu cami, Kahire’de o kadar boş yer varken, o kadar uygun yere rağmen, Selahaddin’in yaptırdığı cami ayakta iken, neden Selahaddin’in serayı ve camisini gölgede bırakacak bu camiyi inşa etmişler?