Salgın hastalıkla boğuşuyor insanlığımız: “Pencereni aç!”

Bak nasıl okulların açılmasını sağlıyor bu basit hareket.

Biri size “Pencereni aç!” diye seslenecek olsa ilk aklınıza ne gelir? Toplumun tüm kesimleri bu komut karşısında aynı tepkiyi verir mi? Sanmam çünkü artık dijital pencerelerimiz de var.

Günümüz toplumları giderek yalnızlaşan, hissizleşen bireylerden oluşuyor. Her birimiz farklı farklı manzaralı hayatlara bakıyoruz. Öyle akasya, badem, manolya kokulu bahçelerimizden elma, portakal, çilek tarlalarımıza açılan rengarenk pencereli evlerimiz yok artık. Onlar özlemlerimiz. 

Bir çoğumuz son pandemi ile birlikte neredeyse temel uzvumuz haline gelen telefonlarımız, laptoplarımız ve masaüstü bilgisayarlarımız karşısında iyiden iyiye yalnız çoğunluklar şeklinde yaşamaya mecbur bırakıldık. Onca “tekno” araç gerecin bol pencereli, parlak ekranlı  ışıkları önünde geçirilen uzun vakitlerden sonra evlerimizin pencereleri sıkı sıkıya kapalı iken bunun yerine yine ekranlarınızın afili pencerelerini tık diye açıveriyoruz. Bu tıklamalar gerçekten bize nefes aldırır mı? Aldırmadığı aşikar. Nefesimizi tutmuş maskeli dünyalarımızda yaşıyoruz soluksuz. Ne garip. Oysa hepimizin temiz havaya ihtiyacı var.

Uygun bir pencere açıp çocuklarımızla önlerine oturup işletim sisteminin en eski tabiriyle Windows”un karşısına kurulup üst üste açtığımız yeni dünyaya havasız sanal “pencereler”le girmiş olduk son bir yıldır. Başta eğitim olmak üzere dinlence, spor, eğlenceyi bu yolla yaşama arzusuna devam edersek vay halimize!

Hoş geldin Matrix! 

Bu grafiksel kontrol bileşeni olan sanal pencereler diyorum nefes aldırmaz; duyuyor musun? Grafiksel kullanıcı arayüzünü içeren ve bir pencere dekorasyonuyla çerçevelenen bu bileşenler üzerinde hayatımızı kontrol eden insan mühendisleri uzun yıllardır her gün yeni pencereler açar oldu bu gün için.

Şimdiki pencere: Salgın! 

Sistem gün gün bambaşka bir dünyaya evrilirken toplum; dış güçler iç güçler tehditi ile korku duvarları örüp oyalanmakta. Asıl tehlike zihniyet!

Akıl bedeninden ayrılıp zihinsel yeni kafesine hazırlanıyor! Zihin görsel bir alandan başka bir şey değil aslına bakarsanız. Tıpkı evlerimizin dışarıya açılan dikdörtgen pencereleri gibi! Tıpkı bilgisayarlarımızın dikdörtgen Windows’ları gibi!

Bir farkla;  “tekno” sanal dünyada bu pencereler diğer pencereler ile üst üste gelebilme özelliğine sahipler: Anılarına yani. Anıların seni insan yapan yaşantıların. Zihnin bu kadar yükü kaldırır mı bilmem! Sen bu yüzyılda bir robota dönüştürülürken zihnin tek varlığın!

 

Windows işletim sistemi eskimeyen insan zihninin pencereleri gibidir. İnsan mühendisliği türünü ‘yok oluştan kurtarmak’ şeklinde tanımladığı bir korku duvarı içine yani yeni dünyasına, Matrix’ine, seni çekip hayatın diğer alanlarında vücut beslenme tüketim araçlarına olan taleplerini yok etmek zorunda kalacaktır. Durum bunu gösteriyor.. Üretim ve tüketim kontrol edilemezse bu bedenen insanın tüm pencerelerinin kapatılıp kendi zihnine hapsedilmesi demektir.

Kurtuluş için en bariz yol: Aydınlanma ve iyiye dönüşme yani uyumlanmadır.

İnsanlık karanlığa boğulmadan en aydın haliyle neye uyum göstereceğini sınayacak bu  yüzyılda. Kurtuluş için aydınlanmış uyumlanma; uyumsuzluğun uyumu da olabilir. Salgına karşın kontrol ve korunma yaratır iddiasıyla toplumu bireylerden izole eden eğitim anlayışıyla başta eğitim sisteminin ve  okulların olabildiğince dijitalleştirildiği bir çağda neye uyum sağlayacağımızı sorgulamalıyız çünkü çocuklarımız çok yalnız! Bu hiç normal değil. Pandemi var diye yaşlılarını tutsak eden sistem çocukları da dijital okul mantığı ile tutsak etmesi yetişkinlerce iyiden iyiye sorgulanmalı zannımca. Belki de okulların önlem alınarak derhal açılması; veli, öğrenci ve öğretmenlerin gerçek maskelerini takarak sorgulamalarını şimdi yapmaları gerekiyor!  Maske, mesafe, temiz hava üçgenini kurmak hangi dünyada yaşamak istediğimizi belirleyecek.

Korkularıyla boğuşadursun insanlığımız sen gerçekç “Pencereni aç!”

Bak nasıl okulların açılmasını sağlıyor bu basit hareket.

Toplumsal aydınlanma ve iyiliğe olan uyum için zihin pencerelerini açmalısın.  Gel gör ki nasıl da aydınlanıyor bilincin. Ne dersin? Hepimizin nefes almaya ihtiyacı var!

Düş’ün!

 

Fatma Şimşekoğlu Terzi