Yoğurt satmak, arada bir kaytarıp Sinema veya Sirklere gitmek, ilk okula gitmek, çayda bayırda hayvan otlatmak derken, bizim çocuğun yaşı on dört olmuştu, ilk okula biraz geç başlamıştı, o sene ilk okulu bitirmesi gerekirken, gerek zayıf Türkçesi, gerek iş aş dersleri iyi gitmemişti, sınıfta kaldı, seneye tekrar beşinci sınıfa devam edecekti, bu onun için pek sorun değildi, çünkü hedefinde ortaokul yoktu o kendini köyüne ve ev işlerine adamıştı.
Anacığı onu çok severdi onun iyi yetişmesini istiyordu, ama şartlar malum köy işleri, birde aksilik o sene Babası damdan düşmüştü, eli saban veya puluk tutmuyordu, abisi biraz sorunlu laf dinlemezdi, Bizim çocuk galibe bu sene Beşinci sınıfın yanında çift sürecekti, öbür kardeşleri küçük bu yük onun boynunda idi.
Annesi gün veya ay saymasını bilmezdi, o hep olayları baz alırdı, hep derdi oğlum baban Düştüğü zaman, İnek doğurduğu zaman, kış ayları başladığı zaman, kar yağdığı gün, o hep hesabını bu şekilde yapardı, oğluna oğlum dedi baban düştüğü günden beri eli yaba veya değnek tutmuyor, sen öğleden sonra okuluna git, ama öğleye kadar her iki atını al şu bizim tarlaları sür nadasa hazırla.
Anneciği devamla oğlum dedi,bü sürüm işi bitince baban söz verdi sana bir adet Hislon kol saati alacak, bizim çocuk Saatin adını duyduğu zaman önce kulaklarına inanmadı,ama hayır hayır Annesi onu kandırmazdı, çünkü babasının cebindeki zincirli saati saymasak, o saati sadece yoğurt sattığı o sosyete ve devlet memurların kolunda görmüştü, hata bir gün yoğurt sattığı bir evde, kolunda saat olan bir kadın görmüştü, nerde ise küçük dilini yutacaktı, kadınlarda kol saati takıyormuş, bunu Anneciğine anlattığı zaman anası oğlum sen yanlış görmüşsün, kol saati erkek işidir, ama bizim çocuk sevinçten uçacak, aman Allahım şimdi benim kolumda da saat olacak ne güzel şey, ben artık adam oluyorum adam.
Bizim çocuk o günden beri iki atını alır köyün hemen dışındaki tarlaya gider iki atını sabana bağlar bu baş o baş öğleye kadar gider gelir, İlk okula gitmek için öğle olmadan Atları çayıra bırakıp, koşa koşa gelip biraz kuru ekmek soğan, Anacığı onu severdi hep ateşin içine bir iki patates atardı, bu bizim çocuğun çok sevdiği bir yemek idi.
Bizim çocuğun tatili yoktu çünkü tatil günlerinde o çift sürdüğü atlarını alır onları yeşil otla doyurmak için bugün ki Devlet Hastanesi, Adliye ve Esentepe civarındaki köy merasına otlatmak için akşam karanlığına kadar onları otlatıp sonra yorgun yorgun eve döner, o kadar yoruluyordu ki bazen halen akşam yemeği kaşık ağzında iken uykuya dalıyordu.