Ne yapılırsa yapılsın, hangi hayat şekli sürdürülürse sürdürülsün, inançlar hangi ilkeler üzerine kurulu olursa olsun değişmeyen tek gerçeklik yine de insanın değerlere, manevi unsurlara olan açlığı ve bu duyguları yaşama isteği.

İnanç, yaşam şeklidir ve insanlar inanç konusunda kültürlere, ülkelere, bölgelere göre değişkenlik gösterir. Ortak olan ve asla değişkenlik göstermeyen nokta ise insanın manevi olan değerler konusunda arayışlarda olması. Çünkü insan için maddi olan şeyler her zaman duyguları ve heyecanları tatmin edememekte, benliğini ve kişiliğini doyuracak fizik ötesi bazı sığınma yuvaları bulmaya çalışma arayışlarını canlı tutmaya devam etmekte.

Kutsal olan, değer niteliği ile sığınma hissi doğuran, güvenliğine ve korunma bilincine yanıt verenşeyler peşinde koşmanın çabası insan doğasının vazgeçilmezidir.

Arınma ve sığınma hissi maddi imkânlarla giderilemeyen hisler olarak kutsalın, değerin, ulaşılamaz olanın bir parçasıdır. Bir de kendine bir anlam verme ve varlığının öncesini-sonrasını tahlil etme arayışı söz konusu olunca devreye mutlak olan bir gücün ve bu mutlak gücün evren hâkimiyeti ile insana verdiği sorumluluk ve bilinç yeteneğinin nasıl ortaya çıkabildiği girmekte.

Bu yüzden zayıf olan insan sığınacak yer arar, arınma ve teslimiyet ile kalbini ve benliğini doyuracak bir güce kavuşma arayışlarına muhtaçtır.

Bayramlar bu yönüyle insana sağladığı değerler, sağladığı ortamlar ve imkânlar ile yardımlaşma ve birliktelik bilinçleri ile bulunmaz fırsatların yaşanması için kültürel ve ilahi bir zenginliktir. İlahi ve kültürel zenginliğini yapılan yardımlarda, muhtaç olanı düşünmekte, dayanışma ruhunun verdiği irade ile garip olana sahip çıkmakta göstermektedir.

İlahi güce olan bağlılık ve inanç sayesinde insanlar arınmanın yolunu işledikleri sevap unsurları ile dile getirmeye çalışırlar. Çünkü günah ve haram noktasında günlük hayat tarafından insan önüne serilen geniş alanlarında, hata yapma ve haksızlık yaratma zayıflığı her zaman ihtimal dâhilindedir. İnsan sakınma ve korunmayı ancak işlenen hayır ve yardımlarla giderme fırsatı bulur.

Hem ilahi açıdan hem de sosyolojik açıdan arınmanın ve korunmanın sağlanmasında kullanılan bir takım araçlar vardır: Sabır, Dua, Şükür gibi…

Şükür, verilene boyun eğme ve kabullenmedir. Az ile çok olanı kabullenme ve verilen nimeti paylaşıma açma bilincinin duygusal boyutunda avuçların yukarıya çevrilmesi anlamı taşır.

Sabır ise katlanmaktır ve şükür etmenin zamana yayılmış halidir. Çünkü varlık ve yokluk anlarında, muhtaç olan insan açısındandünyaya ve insan hayatına katlanmanın gereklerinin yerine getirilmesi gerekmektedir. Sabır,isteklerin hayat bulması konusunda beklentiler üzerine kurulu olduğu gibi akıl ve iradenin de inanç ile birleşmesini sağlayan unsurların yaşanmasında katkılar sağlar.

En önemlisi Dua olayı ve insan yaşamının özünü oluşturan ana etmen… Çünkü istenene ve beklentilere kısa veya uzun vadede ilahi olan tarafından verilecek yanıtın karşılığıdır. İnananların en önemli silahı olarak maddi ve manevi isteklerin hayatla buluşmasını sağlayan kapının anahtarıdır.

Ve biz Ramazan gibi Kurban gibi iki temel olgunun, iki temel zaman diliminin, iki ana karakterin kutsallığında varlığımızın açlığını duyduğu hislerin giderilmesinde zayıflığımızın bilinciyle muhtaçlığımızı yok etmeye çalışıyoruz. Amaç duyguları, düşünceyi, benliği, iradeyi tatmin etmek ve huzura kavuşmaktır. İç huzur ve moral değerleri…

Ramazan ayının bereketinin sınırsızca yaşandığı dönemin, başarabilenler için son demlerinde ödülünü, yani bayram tadını almanın huzurunu duyumsuyoruz.

Barışın, değerler bilincinin, iç huzurunun, mutluluk arayışlarının, dayanışma ve birliktelik ruhunun eksik olmadığı zamanların ve ortamların sınırsız ufuklarında yolculuk yapmanın temennisi ile hayırlı bayram anlarının herkesin yanında olması tek dileğimiz.