Sessizlik ve umutsuzluk…
Karanlık kavramının akılda canlanan anlamı bu iki kelime ile tarif edilebilir. Görünmeyenler, görüntülerin yok olması, sessiz bir sonsuzluk, ışığa olan hasret, aydınlığa olan umutlar ve beklentilerin geleceğe olan ümitleri…
Aslında karanlık var olan bir şey değil, ışığın ve aydınlığın olmamasıdır. Umutsuzluğun ve ümit beklentilerinin zihinlerdeki karşılığının olmamasıdır. Işık gerçekte var olandır. Güneşin atom moleküllerinden oluşan ışık kaynağı aydınlığı var ediyor. Karanlığın bir varlığı yok.Aydınlığın olmaması, ışığın engellenmesi ile duyu organlarında hissedilen bir görüntü yokluğudur.
Aydınlık ve ışık mutlak olarak vardır, ama karanlık bu iki unsurun hayat bulmaması ve izafi olandır.
Karanlık, aydınlığın engellenmesi ile içimizde oluşan hislerin genel ifadesidir. Aydınlığı veya ışığı engelleyen unsurların neden olduğu görüntü kaybı ve görmeme olayıdır.
İnsan için karanlık olgusu, sadece çevre ile irtibatını kaybetmesi ya da duyu organımız olan gözün dış dünya ile bağlantısını kaybetmesi sonucu ortaya çıkan bir durum mu? Kısmen öyle olsa da asıl karanlık olan kişinin kendine, topluma, dünyaya, insanlara ve varlıkla ilgili her şeye karşı olan kopuk halidir.
Karanlık, insanın kendisini dünyaya ve yaşama uzak kalmasına sebep olan etkenleri karşısında görmesidir. Aydınlık, insanı yaşama bağlar, karanlık yaşamdan koparır. Çünkü insan için asıl ışık ümit ve umut duymak, beklenti sahibi olmak, yaşam alanlarını tüm yönüyle hayatında yer edindirmek, hayata mana katarak sosyal ve psikolojik duyguları sınırsızca yaşama ihtiyacı duyumsamaktır.
Kendi benliğini kişiliği ve karakteri ile uyumlu hale getirmek aydınlığın sayesindedir. Akıl ve iradesini sosyal hayatta ışık tutmak için kullanmak geleceği görebilmektir. Umutları yitirmemek ve ümit beslemek ışığa muhtaç olmaktır ve karanlığa son vermektir.
Ama…
Karanlık sadece olumsuz manada aydınlığı bitiren bir görüntü kaybı mıdır?
Başka bir olumlu tarafı yok mu?
Fark edilmesi gereken nokta karanlığın tam manasıyla her şeyi kaplayan bir oluşum olmadığıdır. Çünkü muhakeme, kişisel muhasebe, düşünce erozyonu ve sorgulamanın fırsatını sağlayan aslında karanlığın kendisidir.
Gecenin sessizliğinde kendi benliği ile hesaplaşan insan, hayatına yön vermenin kararlı adımlarını atmaktadır. Gündüzün aydınlığı ve ışığın varlığında hareketli olan yaşam içerisinde zamanını doldurmaya çalışan insan için hayatın renkliliği ve canlılığı mutluluğun ve kavuşulmak istenen huzurun ana karakterleridir karanlık saatler…
Gündüz bu yüzden aydınlığın ve ışığın zamana ve mekâna yayılmış şekli ile insanı yaşam ile uyumlu hale getiren bir sorumluluk yüklenmiştir. Gece ise örtüdür ve zamanın, mekânın üstünü kaplayarak insanı tek başına bırakan, yalnızlaştıran bir görev yüklenir. Karanlığın gece açısından anlamı insanın kendi muhasebesini yapmasıdır.
Kendi benliği ile muhakemeye girmesi, aklı ve iradesi ile atılacak adımların kararlarını vermesi, yaşamının tüm anlarını gözden geçirerek ders çıkarma çabasını göstermesini sağlar.
Karanlık kötülüğü de örter. Kötülüğü uyutan, sonlandıran bir yönü vardır. Karanlık ile birlikte kendi benliğine çekilen insanın kötülükle uğraşması da azalır. Gecelerin yüzü bu yüzden masumdur, bu yüzden sakinlik ve sessizliğin derinliğinde kötülük ortaya çıkma fırsatı bulamaz.
Dünyamızı karanlığa bürümek, vicdanların ve ruhun kendi derinliğini yitirmesidir. Karanlığın örtüsünü üzerine çekenler kendi benliklerine verecek cevabı olanlardır. Çünkü yüreği acı çekmeyi unutmayanların sayesinde iyilik hayat bulur.
Kalbini karanlığa bürümüş olanlar geleceğini de karanlığa gömer. Işığın yol göstermesi için arınmak ve kalbi tamir etmek gerekir. Kalbin tamir olması acı çekmenin ve nefsi esir etmenin başarısı ile mümkündür.
İnsan zamanını, benliğini, var olma bilincini, iradesini ve ruhunu karanlıktan kurtarmak için ışığın ve aydınlığın takipçisidir. Hayata yön verdiğimiz, iyiliği temel ilke edindiğimiz, sosyal kimliğimiz ile inanç değerlerimizi uyumlu halde tuttuğumuz sürece aydınlık yanımızdan eksik olmayacaktır.
Sevgi duymak ve sadakat beklentisi huzurun yüreklere açılan kapısıdır. Açlığını doyurma arzusu duyanlar güven, sadakat ve sevgiyi hissetmenin ihtiyacı ile aydınlığın sadece ortamı değil, yürekleri de ışıkla parlatmasını beklerler. Yapılması gereken tek şey kalpleri açmak, ilahi mesaja kulak vererek evrenin ritmine ayak uydurmaktır.