Sahabelerden biri Peygamber Efendimizden cennete girmek için nasihat ister. Nasihat kısa olsun diler ki aklında tutabilsin.

‘‘Kızma!’’ buyurur Efendimiz.

O zat isteğini birkaç tekrarlar. Resul-i Ekrem de her defasında ‘‘Kızma!’’ buyurur.(Buhari, Edep,76)

O sahabenin şahsında Peygamber Efendimiz ümmetine de nasihat ediyor:

Kızmayın, öfkelenmeyin!

Trafikte yol verme kavgasına tutuşanlar,

Arazi anlaşmazlığı yüzünden cinayet işleyecek kadar gözü kararmış olanlar,

Üç beş kuruş için birbirlerine demediğini bırakmayanlar,

Kuyruklarda öne geçmek için küfürleri hava da uçuşturanlar,

Hanımına ufak tefek şeyler için kızan erkekler,

Kocasına halinden sürekli şikâyette bulunan hanımlar,

Komşusuyla didişenler ve

Oruçlu diye kızmayı, öfkelenmeyi mubah görenler,

Peygamber efendimiz ‘‘Kızmayın!’’ hitabını uymamız için hepimize söylüyor.

Peki, kime kızıyoruz?

Kızdıklarımız eşlerimiz, komşularımız, arkadaşlarımız ve en önemlisi Allah’ın bizi kardeş kıldığı Müslümanlar değil mi?

Neye öfkeleniyoruz?

Topluma mı, sisteme mi, yoksa mevcut düzene mi?

İyi de bunları oluşturanlar da biz değil miyiz?

Allah-u Teâlâ takva sahiplerini anlatırken öfkelerini yutarlar ve insanları affederler, buyuruyor.

Yani Ey Müslüman!

Orucu, tuttuğun gibi dilini de tutmayı bil.

Namazı farz bildiğin gibi öfkeni yutmayı da farz bil.

İbadetlerinin gerekliliklerini yerine getirdiğin gibi güzel ahlak sahibi olmanın da gerekliliklerini yerine getir.

İllaki öfkelenecem, kızacam diyorsan:

Kudüs’ü işgal eden Siyonistlere,

İnsanları sömüren kapitalistlere,

Mazlumun hakkını yiyen zalimlere,

Ümmet-i Muhammed’in ahlakını ifsat edenlere,

İçkiye, kumara, faize, yalana, rüşvete, harama

ÖFKELEN!

KIZ!

NEFRET ET!

Gerekirse nükleer güç ol bunlara karşı.

Ama günahkara değil günaha öfkelen.

Allah’ın sana verdiği öfke duygusunu boşa harcama.

Ve şu ayeti hiç unutma:

Rahmân'ın has kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında incitmeksizin  «Selam!» der, geçerler.