Avrupa Birliği'nden (AB) 2,5 milyon avro destek alan proje ile söz konusu hastalıkların koruyucu tedbirlerle geciktirilmesi veya önlenmesi amaçlanıyor.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Çetin Kocaefe, Prof. Dr. Yavuz Ayhan, Prof. Dr. Aslı Tuncer, Doç. Dr. Gül Yalçın Çakmaklı, Dr. Öğretim Üyesi Ezgi Yetim Arsava'nın hazırladığı 'NeuroDeGene' projesi, uluslararası destek programları kapsamında AB'den 2,5 milyon avro destek aldı. Türkiye ve Fransa'nın yanı sıra Almanya, İsviçre'den araştırmacıların da destek verdiği proje ile söz konusu hastalıkların genetik risk profilleri değerlendirilerek, bir bireyin zaman içerisinde bu genetik hastalığı geliştirme riskinin olup olmayacağı, varsa da bu riskin ne ölçüde gerçekleşebileceği konusunda bir değerlendirme ortaya konulacak.
'ULUSLARARASI BİR ÇALIŞMA'
Proje koordinatörü Prof. Dr. Çetin Kocaefe, NeuroDeGene projesi ile 18 farklı 'nörodejeneratif' hastalıktaki genetik risk profillerini ortaya koyduklarını söyledi. Prof. Dr. Kocaefe, "Bu çalışma bir kişinin ya da bir bireyin zaman içerisinde bu genetik hastalığı geliştirme riskinin olup olmayacağını, varsa da bu riskin ne kadar mümkün olduğu, ne ölçüde gerçekleşebileceği konusunda bir değerlendirme sunabilen bir genetik panel çalışması. Günümüzde giderek yaşlanan popülasyonla beraber bazı ileri yaşta gözüken nörodejeneratif hastalıkların görülme ihtimali ve riski de gün geçtikçe artacaktır. 2050 yılına kadar Türkiye'deki Alzheimer hastası sayısının 5 milyonun üzerine çıkması projekte ediliyor ya da tahmin ediliyor. Bu riskleri toplum içerisinde daha önceden tanımlayabilmek, bir kişinin böyle bir riske ya da diğer nörodejeneratif hastalıklara yönelik genetik risklerini anlayabilmek için çok uluslu bir araştırma projesi ortaya koyduk. Bu aynı zamanda bir endüstri iş birliği projesi. Bu endüstri iş birliği projelerinin hemen hepsinde aynı zamanda bir akademik destek söz konusu. Burada Almanya'dan, Fransa'dan, Türkiye'den ve İsviçre'den araştırıcıların bir arada destek olduğu yeni ve inovatif yani yenilikçi bir ürünün ortaya konması amaçlanıyor. Türkiye'den GenEra ile birlikte toplamda 5 akademik kuruluş destek oluyor" dedi.
'SAĞLIKLI YAŞLANMAK MÜMKÜN OLABİLECEK'
Prof. Dr. Çetin Kocaefe, genetik profillere bakarak bir kompleks genetik hastalığı geliştirme riski konusunda kesin bir bilgi ortaya koymanın mümkün olmadığını; ancak bu proje ile yatkınlık konusunda önemli fikir edinmenin mümkün olduğunu söyledi. Prof. Dr. Kocaefe, "Bu riskin ortaya konabilmesi çok önemli; çünkü bu risk konusunda daha önceden bilgi sahibi olabilirsek kişileri hastalıkları önleyici bir yaşam tarzına yönlendirmek ve aynı zamanda koruyucu hekimlik yaklaşımlarıyla bazı tedbirler daha önceden alınabilir. Yeni tedavi yöntemlerine daha erken başlanarak, bu süreçlerin durdurulması mümkün olabilir. Bu riski taşıyıp taşımadığını öğrenebilen bireylerin bu konuda gerekli önlemleri ve belki de erken tedaviye erişimle beraber ortaya çıkabilecek olan riskleri daha erken önlemesi ve aynı zamanda da toplumun daha sağlıklı yaşlanmasını sağlayacak ve sağlıklı yaşlanmaya yardımcı olabilecek tedbirleri alması da mümkün olabilecektir" diye konuştu.
'TERSİNE BEYİN GÖÇÜNÜ ÖZENDİRMEK İSTİYORUZ'
Prof. Dr. Kocaefe, Hacettepe Üniversitesi bünyesinde bir biyobankanın bulunmasının avantaj olduğuna dikkat çekerek, "Büyük datayı yapay zeka ve makine öğrenmeyle bir araya getirerek elimizden geldiği kadar büyük datayı şekillendirerek genetik risk faktörlerini ortaya koymayı amaçlıyoruz. Projemizi 36 ay boyunca çalışacağız. Türkiye bir nadir hastalıklar ülkesiydi. Ancak, insan sağlığının en önemli sorunları içerisinde kompleks genetik hastalıklar geliyor. Bunlar; kalp dolaşım sistemi hastalıkları, kanser, diyabet ve obezite ve bununla ilişkili tüm hastalıklar gibi. Nörodejenaratif hastalıklar da bu grubun içerisinde yer alıyor. Günümüzde insan ömrünü sınırlandıran hastalıkların önemli bir kısmı esasında bu gruptaki hastalıklar. Bizim amacımız bu konuda tüm dünyayla beraber hareket ederek, dünya araştırma platformlarını da kullanarak bu çalışmaları ülkemizde sürdürebilmek ve eğer mümkünse de tersine beyin göçünü olabildiği kadar özendirmek konusunda gayret sarf ediyoruz. Gençleri olabildiği kadar ülkemizde tutup iş gücümüzün içerisinde dahil etmeye ve onları cesaretlendirmeye gayret ediyoruz" ifadelerini kullandı.
'HASTALIĞI GECİKTİRME VEYA ÖNLEME ŞANSIMIZ VAR'
Dr. Öğretim Üyesi Ezgi Yetim Arsava ise beyin hücrelerinin bir kere yıkıma gittikten sonra tekrar yapılanmalarının mümkün olmayacağını söyleyerek, "O yüzden ne kadar erken tanınır ise ve kısıtlı da olsa erken tedavi uygulayabilir isek o zaman faydamız olabiliyor hastalara. Bu hastalıkları tamamen durdurmak, önlemek gibi bir şansımız yok. Ama Alzheimer için örnek verir isem; eğer risk altında bir kişiyi saptar isek hayat tarzı değişiklikleri ile belki yüzde 40'a kadar geciktirme ve hatta büyük oranda belki önleyebilme şansımız olabiliyor. Bu anlamda erken tanı çok önemli bu hastalıklarda. Nörodejeneratif hastalıklar yani Alzheimer, Parkinson gibi hastalıklarda beyinde bir şeyler 15-20 yıl önce olmaya başlıyor aslında. Dolayısıyla erken tanı ve yöntemlerine ulaşabilme şansımız var artık. Eğer hücreleri kaybetmeden saptayabilme şansımız olursa uygulayacakları tedbirler ile; bunlar iyi uyumak, depresyondan, stresten uzak kalmak ve çevre kirliliği, hava kirliliğinden korunabilmek gibi önlemler. Bunlar çok büyük oranda fayda sağlıyor. En azından koruyucu hekimlik adına insanlara erken tanı ya da riskten korunma ile ilgili bilgi verme bilinçlendirme amacımız var bu proje ile daha çok" dedi.