1960’li yılların başında dünyaya gözümüzü açtığımızda, memlekette teknoloji yok fakat Batman yavaş yavaş yeşeriyordu, Batmanın Kuzeyindeki Tilmerç köyünde ve her köyde yaşam çok zordu, yıl 365 gün köy işleri bitmezdi, hepsi insan gücüne dayanıyordu. Hayvan gütmekten, tarlalarda ekin biçip ekmekten, bağ bahçe derken senede hiç boş günümüz  olmazdı, çocuk halimizle ne işler yapardık, yorulmakta yoktu çünkü her kesin durumu aynıdır. Birde fırsat bulduğumuzda çöllere derelerde vadilerde ateş yakıp patetes pişirmek, su pınarlarından su içmek, yamaçlarda yetişen ağaçlardan incir toplamak, kışları keklik avına çıkmak,  en sevdiğimiz zamandı İlkbahar olunca bir başka durum vardı, annemiz elimize birer Sitil yoğurt tutuşturup oğlum kızım şunu gidi Batmanda satın getirin size çay şeker alacağım. O zamanın en lüks yemeği çaylı bir kahvaltı olduğunda unutmayalım. Şimdiki Bölge Devlet Hastanesinin bulunduğu yere geldiğimizde Batman Uzaktan gözüküyordu, bugün TELEKOM binası olan yer şehrin dış mahallesi idi. Batmana yaklaştıkça Rafinerinin 72 Metrelik kulesindeki beyaz dumanlar, çıkarttığı gürültüye rağmen çok hoştu, nasıl olsa şehre geliyoruz bu kadarda olur. Ak yürek ve Şirin evler Mahalleleri Rafineriye çok yakındılar sesler orda bir başka idi. Büyüklerimiz anlatırlardı daha bir kaç sene önce burada 40 / 50 Hane İluh köyü, orda geçen sazlık bataklıktan başka bir şey olmayan İluh deresi, istasyon binasının  yeri hepsi çalı çırpı böğürtlen insanlar belli yerlerde geçebiliyordu. Bizler şimdi burada Elektrik direkleri, yoğurt sattığımız evlerin bahçesinde kokulu güller, havluda şırıl şırıl akan su muslukları.  Kapıların üstünde  “”Resmi hizmete mahsustur”” yazıların olduğu ve bir bir gidip gelen giden TPAO arabaları zevkle seyrederdik. Batmana ister yoğurt satmak, değirmene gelmek, her ne için olursa geldiğimiz gün çok mutlu olurduk, çünkü azda olsa o gün köy işlerinden dolayı rahat bir nefes alıyorduk, birde şehirli çocuklara özenmek.