Hangi Huy veya Karaktere sahip olduğumuz kimseyi ilgilendirmiyor!
Değişik kişilik özellikleri taşıyan insandan sadece olumlu yönde davranışlar göstermesi beklenemez. Her insana da erdemli davranışlar sergileyerek, insani-ilahi yönleriyle beklenen ve kötü nitelik taşımayan eylemleri seçmesi için baskı yapılamaz.
Çünkü zaman ve insan tabiatı gösteriyor ki, zorla ya da dayatma ile davranışlar yönlendirilemiyor. Kişi ruh dünyasında yaşadığını dış dünyasına aktararak davranışlarda ve eylemlerde bulunuyor.
Çatışma yaşanmasının nedeni, kişisel beklentiler ile toplumsal hayat arasında meydana gelen engellemeler ve mecburiyetlerin kabullenilmemesi sonucu ortaya çıkan isyan halidir. İnsan tabiatında var olan isyan dürtüsü her an ve mekân için kabullenmeme, kuralları yok saymayı benimseme anlayışını doğurduğundan dolayı ortak yaşam alanlarında birlikte olma bilincini sonlandıran olayları karşımıza çıkarıyor.
Doğru olan bu değil tabi ki…
“Kendimize istediğimizi başkasına istememe” hakkımızın olmadığını unutuyoruz.
Çoğunluğun kendi düşünce ve duyguları çerçevesinde hareket ederek dış dünyaya kapanması, sadece kendisine fayda sağlaması amacıyla insanı ve doğayı birer araç olarak görmesi, sorgulanması gereken bir durum!
Teknolojik araçlara bağımlılık, yalnızlaşma ve toplumsal birliktelik bilincinin değer kaybı yaşaması ile ortaya çıkan kişilikler ve karakterler, tüm herkes tarafından eleştirilen ve yerden yere vurulan özellikler olarak ifade edilse de bunun karşılığını sosyal hayatta göremiyoruz.
Sebebi de kendimizi kuralların, yaptırımların, birliktelik bilincinin, ortak yaşam sürecinin dışında tutmamız.
Öyle olmuyor…
Mütevazılık, kibir ve büyüklenmeden kaçınmak, kendini başkalarından üstün görmemek, olgun davranmak, kendine güven ile özgüven kapasitesine ulaşmak hasletlerini nereye koymak lazım?
Alçak gönüllülük aslında toplumsal dokumuzun uzaklaşılmaması gereken bir yönünü işaret ediyor. İnsana değer katmasının yanında başkasına değer verme ve kabullenme sonucunu da doğurması açısından önemli bir kişilik özelliğidir. Başkalarını küçümsemeyen, mütevazı ve ılımlı davranışlar sergileyen, kendini beğenmeden başkalarına saygı duyma inceliği gösteren, olgun hareketlerle erdemli bir ahlak anlayışı edinmeye çalışan insan tiplerini ifade eder.
Alçak gönüllülük, kavramın ilk sözcüğünden de anlaşılacağı üzere alçak ve düşük seviyede, alt sınırlarda hareket etmek manası taşır. Gönül zenginliği göstererek başkalarına karşı yüksek karakter taşımayan ve kendini üstün görmemeyi işaret eden bir ifade yüklüdür.
Olaylar ve iletişim kurulan insanlar karşısında tepkisel davranışlar göstermemek, her türlü durum ve kriz anında sakin davranarak ortamı düzelten eylemlerde bulunmayı ifade eder. Yapılan iyiliğe de karşılaşılan kötülüğe de aşırı tepki göstermeden ve insanları incitici sözlere-hareketlere girmeden insani ve ahlaki görüntüler ortaya koyma çabasının genel ifadesidir.
Çünkü yaşanan şiddet olayları, karşılaşılan durumlar gösteriyor ki insanda tahammül gücü yok. Verilen tepkiler sadece kötü sözler değil, yıkıcı ve ölümcül eylemlere varan psikolojik vakaları ortaya çıkarıyor. Tahammül kalmamasının nedeni, insanın iç dünyasından kaynaklanan yıkıcı dürtüler olabileceği gibi çevreden kaynaklanan etkiler de olabilir.
Sabır göstermemek ve ani tepkilerle insana ve nesneye olan nefret ve kinimizi yersiz ve zamansız kullanma talihsizliğini göstermek kaçınılmaz oldu. İçinde yaşanan toplum koşulları, maddi imkânsızlıklar, yaşam şartları, yetersiz eğitim süreci, ailevi sorunlar ve kişisel eksikliklerin temel olduğu günümüz şiddet, istismar, ölüm, darp, hırsızlık, bağımlılık vb. zayıf noktalarımızın düzeltilmemesinin arka planında kişisel kontrol mekanizmamızı kullanmamak yatar. Buna ek olarak alçak gönüllülük özelliğimizi unutmak da var.
Alçak gönüllü olmak karşıdakini değerli görmeyi, iletişim kurulan ve birlikte yaşanan insanı olduğu gibi kabul etmek ve zarar verecek kötü eylemlerden sakınmayı gerektirir.
İnsanı farklı yönleriyle olduğu gibi kabul etmeyi ve kötü eylemden sakınmayı ne kadar becerebiliyoruz?
YORUMLAR