Güneş tepemizde bizi kızdırmaya yemin etmiş gibi tüm ısısını yayıyordu günahkar bedenlerimize, çok cömert davranıyordu tenimizi okşarken. Şahit ise yalnızca vücudumun rengiydi.
-Pardon müsaade eder misiniz ?
Ederim tabii ki benim işim bu, her şeye müsaade etmek.
Müsaade etmek için sabah beş, öğlen ikiye kadar çalışıyorum.
Tepemdeki gün geçtikçe ısınırken ekmek parası için katlanıyorum ona. Ekmeğin teki on lira, haftanın beş günü çalışınca yetebiliyorum kendime.
Evim çalıştığım inşaatın dördüncü katı henüz bir penceresi ve dört duvarı yok ama başımı koyduğum yastık yumuşak.
Bize azla yetinip elimizdekinin kıymetini bilmemiz gerektiği aşılandığı için yastığımı çok seviyorum hatta bazen konuşuyorum onunla.
Adımı seviyor iyi adamsın sen Adem diyor; okumuş adamsın.
Ha bu arada ben Matematik Öğretmeniyim hani şu atanamayanlardan, size de Oğuz Atay’ı hatırlattı değil mi bu terim. Evet bende öyle düşünüyorum.
Türkiye şartlarında okuyan her adama atanamayan benim gibilere ise hem atanamayıp hem tutunamayıp yaşayanlar diyorlar.
Bende yazmıştım bir ara, iki kitabım var birinin adı “Sallanan Boş Kürekler“ diğerinin adını unuttum.
Yayınlandıktan sonra çok satılmadı bende tüm kitaplarımla beraber bodrum katına indirdim. Çocukluk arkadaşım Kemal’le beraber.
Taşırken çok söylendi Kemal, bu kadar kitaba ne gerek varmış, okuyunca ne oluyormuş, diplomalar çerçeveletmek içinmiş.
Aslında çok severim Kemal’i, akıllı çocuktur okulu lise ikide bıraktığında anlamıştım. Anlamak bana göre iştir ama Kemal’in işlerine bir türlü ermez.
Tekstil atölyeleri var, iyi de para kazanır güzel harcar, harcasın tabi hakkıdır. Zaten bu ülkede böyledir kimi harcar kimi harcanır.
Ben hangisiyim konduramıyorum, gene de Kemal’e helal olsun.
Saat bir, mesai saatimin bitmesine yarım saat var. Aslında ikide çıkıyorum ama yarım saati hesaplamayı her zaman unutuyorum.
Halbuki yarım saate ne depremler ne orman yangınları ne kadın cinayetleri sığar değil mi?
Sahi dün on yaşındaki çocuğu taciz edenler Afgan mıydı Suriyeli mi?
Hay Allah bak gene unuttum. Havasından mıdır suyundan mıdır bilmiyorum ama bizim memlekette her şey çok çabuk unutur, benim de ailesini dolandırıp Fransa’ya kaçan bir komşum vardı neydi adı? Neyse buda unutulanlardan olsun.
Mesai arkadaşım tutunamayanlardan Metin’le ayrılacağız birazdan. Üzülüyorum bu çocuğa da sevdiği bir kız var kavuşamayanlardan. Kızın babası Metin’in atanamayanlardan olduğunu duyunca çomak sokmuş aşklarına bizim Metinde hem güneşe meydan okur, hem dişini sıkar. İnançlı çocuk vesselam tutunanlardan olacakmış öyle diyor her sabah. Onu dinleyince
adını hatırlamadığım bir yazarın, ismini unuttuğum kitabının 45.sayfasının 6.satırındaki sözleri canlanıyor zihnimde.
“Belki paramız yok ama bir gün çok zengin olacağız ”İnsan daha tesadüfün ne denli şaşırtıcı bir gerçek olduğunu anlamadığı için yan yana gelen yada aynı zamanda gerçekleşen olayları küçümsemeyi sürdürse de her şey bir anda değişebilir..
Sahi kimdi bunları söyleyen, neyse buda unutulanlardan olsun.
YORUMLAR