Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Batman Pusula

ŞÜKÜR İHTİYACI

İyilikleri fark etmek ve iyilikte bulunana minnettarlık duymak anlamıyla “Şükür” kavramı, kimden gelirse gelsin, sahip olunanlara veya insana sağlananlara karşılık verecek şekilde duygusal bağ kurma girişimidir.

Kişinin, bilinciyle ve gönül bağıyla kendisine sunulana ya da sağlanan maddi-manevi imkânlara kalbi ve duygularıyla minnettarlık duyma ve bunu dile getirme biçimidir. Özünde teşekkür, minnettarlık, kabullenme, itaate hazır olma, övgü vardır.

Şükür duygusunun kişinin diliyle ifade etmesi, kalbi ve yüreğiyle onaylaması, davranışlarıyla eylemde bulunması gibi üç ayrı gösterme şekli olur. Örneğin, şükür duygusunu göstermek hizmet etmek, övgüde-duada bulunmak gibi davranışlar sergilemenin yanında yapılan iyiliğe iyilikle cevap vermek gibi karşılıklı yardımseverlik şeklinde de olabilir. Şükür etmek birilerini ödüllendirmek ve hediye vermek biçiminde de gerçekleşebilir.

Asıl konu şükür eyleminin ilahi bir nitelik taşımasıdır. Çünkü var olmak ve yaratılma hali insana verilen değerin ve tanınan fırsatın ne kadar önem taşıdığını gösteriyor. Bilgi sahibi olan insan kendisine verilen sermayenin (yaşam hakkı, akıl, irade, ruh potansiyeli gibi) farkında olarak bir karşılık beklendiğini algılayacak güçle donatılmıştır.

Davranış ve eylemlerini minnettarlık ve şükretme düşüncesiyle belirleyen insan, kalbiyle olduğu gibi konuşmalarıyla da sosyal yaşam alanlarında sorumluluk edinmeye devam eder.

Bu manada Şükür kavramını iki kısımda değerlendirmek doğru olacaktır. Birinci şükür şekli insani olan ve insanlar arası minnettarlık duygusu taşıyan gönül bağıdır. İkincisi ve önemli olanı da ilahi nitelik taşıyan ve var olma gerçekliğini insana kazandıran mutlak güce olan şükür hasletidir. İkisi arasında kurduğu denge ile manevi dünyasını zenginleştirme ihtiyacı duyumsayan insana “Toplumsal Varlık” olma ile “Ruhani Varlık” olma gibi potansiyel sermayeler kazandırılmıştır.

Toplumsal varlık olarak şükür kavramını kullanması gereken yerler diğer insanlar ve toplumu oluşturan bireylerdir. Yaşamını sürdüren insan, ihtiyaçlarını karşılama, eğitim sürecine katılma, aile kurma, sosyal etkinliklerde bulunma ve kültürel hayatını hareketlendirme konusunda iletişim ve diyalog kurmak zorunda olduğu bir zaman-mekân bilincine sahiptir. Yalnız kalamayan ve ihtiyaçlar-beklentiler noktasında dayanışma halinde olduğu ve yerine göre yardımlaşmaya muhtaç olduğu herkese karşı şükür duygularını saygı ve aitlik duygularına oturtmak mecburiyetinde kalan insan, itaat etmeye ve övgülerde bulunmaya hazır hale gelir.

Ayrıca kendi sahip olduğu güçlerin üzerinde olanlara şaşkınlık ve hayretle bakan insan için “Boyun Eğmek” dürtüsünü doğuran asıl yaratıcı gücün varlığı ile şükür kavramı doğru manasını kazanmakta. Yani insanüstü olan ve akıl ötesi olanı kavrayamayan zihin potansiyeline boyun eğdiren “İlahi İrade” sayesinde değer kazanılmakta.

Olanı olduğu gibi kabul etmek ve kibir hissine kapılmadan büyüklenme duygusunu ortadan kaldırmak insandan beklenen bir haslettir. Şükür duygusu büyüklenme ve kibir hislerini yok ederken, sağlanan imkânlara ve verilen nimetlere karşılık verme amacı ön planda tutulur.

Eldeki ile yetinmek” tabiri birçok kimsenin saçma kabul ettiği ve hatta bunun ötesinde yetersizlik hissi doğurduğu için yetinmeme ve beklentilere sahip olma sonuçlarını doğuruyor.  Çünkü insan açısından daha fazlasına tamah etme hissi son bulmaz. Sınırsız ihtiyaçları olan ve ihtiyaçlarını gidermenin yolunu da kazanma dürtüsüne oturtan insana, daha fazlasını edinme hırsı yanlış yollar ve eylemler yaptırabilmekte.

Yetinmek ve sahip olunanı korumak kadar eldekilerin değerini bilmek ve buna bile sahip olamayanları gözetmek gerekiyor. Açgözlülük duygusu ile kıyaslandığında şükür kavramının havada kalmasının nedeni, tatmin olamama hissi ve bitmek bilmeyen sınırsız istek ve beklentilerin olmasındandır.

Doymayan ve doyma hissini asla yetinme üzerine kurmayan insanlar için şükür, basit bir kavram ötesine geçmediğinden, geriye kalan tek şey açlık ve hırs olmakta. Aslında açlık, bedensel ve fiziki açlık değil. Ruhun ve gözün açlığıdır insanı doyurmayan ve açgözlülük hissini canlı tutan.

Huzur ve mutluluk ruhun ve gözün doyum yaşamasının sonucu değil mi?

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER