Bakmayın tüm suçun “Eğitim” kavramına atıldığına!
İki ayrı yapı ve iki önemli ayrı boyut var insanın değişim ve gelişiminde. İnsanın bedensel, zihinsel, ruhsal, sosyal, kültürel ve psikolojik gelişim evrelerinin özündeki iki temel yapı olmadan insan için normal standartlardan bahsedilemez.
İki temel yapı “Eğitim” ve “Kişilik” kavramlarıdır. Çünkü eğitim olmadan kişilik gelişmez. Ama kişilik özellikleri sağlam temellere oturtulmadığında eğitimin yetersiz ve gereksiz kaldığı da bir gerçek!
Kişilik, insanın genel özellikleri itibariyle sahip olduğu tüm donanım, yetenek, karakter, mizaç, huy, davranış, düşünme ve söylem biçimlerinin toplamıdır.
Eğitim, yaşam sürecinde insanın değişim ve gelişim evrelerini kapsayan ve sona ermeyen edinimlerin genel ifadesidir.
İkisi birbirini tamamlayan ve birinin eksikliği halinde ortaya olumsuz insan tipleri çıkaran sarsılmaz bağlara sahiptir. Eğitim sürecinin sadece “Bilgi” edinme ile sınırlı olmadığını; Yaşamın tüm zamanlarında ve ortamlarında öğrenilmeye devam eden tüm unsurların bileşkesi olduğunu biliyoruz. Bu sürece Ahlaki gelişimin edinilmesi, terbiye eğitimi, toplumsal yaşam biçimini öğrenme, kültürel öğeleri benimseme, maddi ve manevi ihtiyaçları karşılama, sosyal iletişim ve diyalog ile hayatın içinde bulunma gibi sayılacak birçok unsur dâhildir.
Ağır bir kavram hissi doğursa da bu arada “Islah” kavramının devreye girdiği görülüyor. Yani eğitimde ve kişilik gelişiminde iyileştirme, daha iyiye ulaşma, düzeltme anlamları yüklenen kavramın insan hayatının her döneminde bozucu etki yaratan unsurların temizlenmesi için başvurulan kaynaklardan biri olduğu söylenebilir.
Islah edilmesi gereken neler yok ki!
Öncelikle düşüncelerimizin temizlenmesi için ıslah kavramına sığınmak gerekiyor. “Kalp temizliği ve ruhsal arınma için ıslah kavramından nasıl yararlanılır?” diye düşünmek lazım. Davranışlarımız ve eylemlerimizin tutarlılığı, faydası ve uygunluğu konusunda olunması gereken hassasiyet seviyesine sahip miyiz?
Çünkü ıslah kavramının anlam itibariyle bir uzantısı da “Sahiplenmek, sahip çıkmak” tır. Kendi gerçekliğimiz dışında sorumlu olunan insanlar ve çevremizi kaplayan varlıkları sahiplenmek asli görevlerimizdendir. Ailemiz ve yakınlarımız başta olmak üzere sahip çıkılarak düzeltilmesi ve eğitilmesi (ıslah edilmesi) gereken çok insan var.
Islah kelimesinin diğer bir manası kötü olandan, zarar veren ve toplumsal hayata aykırı olan çirkinliklerden uzaklaşmak ve arınmaktır. Suç unsuru olan olaylar, hırsızlık ve uyuşturucu, fuhuş ve beden ticareti gibi aykırı-çirkin eylemlerin düzeltilmesinde kullanılan yöntemler ıslah kavramının başlığında toplanır. Bu görev kolluk kuvvetlerine verildiği kadar resmi olmayan kuvvetlere de sorumluluk bilinci yönüyle bırakılmıştır.
“Kamu Vicdanı” diye tabir edilen toplumsal kontrol mekanizmaları ve kötüyü ortadan kaldıran örnek şahsiyetlerin varlığı sayesinde birilerinin sorumluluk aldığı, ıslah ve arınma manasında insanları kötülük-çirkinliklerden uzak tutmaya çalışan gayretlere girdiği görülebiliyor.
“Toplum Aydınları” ve “Kanaat Önderliği” gibi bölgemizin iki ana aktörü olan insanların liderliğine ihtiyaç duyulmasının nedeni budur.
İnsanı ve toplumu bozan varlıklar ve yaratıklar son bulmayacaktır. Maddi dünyanın akışına kapılan ve insanlık-ilahilik özelliklerini yitirenlerin verdiği zararları önleme adına birilerinin ön plana çıkması gerekiyor. Zaman ve mekân şartlarımız gösteriyor ki, yalnızlaşmaya başladık. Yol gösterecek birilerinin rehberliği kadar kendi bilinç halimizi canlandırmanın vaktidir.
Kendi bilincimiz ve irademizden başlamak şartıyla, ıslah edici düşünce ve eylem tarzları ortaya çıkarmamız temel zorunluluğumuzdur. Yabancılaşma, kişinin kendisinden ve insanlardan uzaklaşmaya başlamasıdır.
Kendi benliğimizden ve yaşadığımız dünyadan kopmamanın yolu uyumluluk göstermek, sorumluluk edinmek, sadece çıkarlar ve menfaatlerle hareket etmemek; Kutsiyet (temiz ve pak olmak) ve Hamaset (yiğitlik ve cesaret) yüklenmekten geçer.
Bir de “Aşk” duygumuzu kaybetmekten vaz geçmek!
Aşkı kadın-erkek ilişkisinin basit yüzeyselliğine indirenlerin yüklediği manada değil. Kastedilen ilahi aşktır, gönül bağıdır, yüreklerin sevilene inancıdır…
Toprağa olan hasret ve suya, havaya olan minnettarlık duygusudur aşk!
Sevgi duyulan insanların samimiyetine olan sadakattir.
Ayrıca ıslah edilen duyguların, düşüncelerin en saf ve halis halidir…
YORUMLAR