Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Batman Pusula

EĞİTİMİN GEREKLİLİĞİ

Açlık duyulmadıkça hiçbir şeyin değeri anlaşılmıyor!

Bir şeyin anlam kazanması, değerli olması ve önem verecek seviyeye gelmesi için o şeye muhtaçlık olmalı ve o şeyin eksikliğinin yaşamımızda fazlasıyla duyumsanması gerekiyor.

Bunu yaşadık. Hem de fazlasıyla eksikliğini hissettik. Asıl önemlisi gizli bazı değerlerin ne kadar önem taşıdığını fark ettik.

Mart-2020 itibariyle ülkemiz açısından değil, dünya geneli yaşanan süreç ve insan olarak salgın tehlikesinin verdiği tahribatların sorgusunu daha çok yapmaya çalışıyoruz. Açlığını duyumsamak bir yana hayati bir değerde ve sosyal gelişim sürecinde olduğu kadar psikolojik yaşam itibariyle de yaşamın olmazsa olmazı kabul edilen bazı alanların kıymete sahip olduğunu acı tablolarla fark ettik.

Eğitim sadece okuma-yazma öğrenmek değilmiş. Okul çatısı sadece bilgi edinme ortamı değilmiş. Fark ettik ki, eğitim-öğretim faaliyetleri çocukların bilgi sürecini kapsayan etkinliklerin yanında sosyal, zihinsel, fiziksel, kültürel ve psikolojik gelişim evrelerinin yanında toplumsal yaşam kurallarının ve görgü-ahlak kurallarının edinildiği genel bir yelpazede insana değerler kazandırma işlevi gören sahnelermiş.

Pandemi öncesi ile Pandemi dönemi sonrası insani duygu ve düşüncelerin zıt yönde ne kadar dönüşüm yaşadığını canlı olarak gördük. Evet, Okul ve etkinlik alanı olan eğitim-öğretim faaliyetleri basit manada meydana gelen bir çatı değilmiş.

Ortaöğretim ve sonrası için insanın gelişim evreleri açısından yaşamın ana kavşaklarında yön belirlemenin zorunlu olduğu bir zaman ve mekânda bulunuyoruz. Yani İlk ve Ortaokul kademelerinin zorunlu eğitim sürecinin ana karakteri olduğu ve insan hayatının yön kazanmasında büyük paya sahip olduğunu tespit ettik. Çünkü çocuk, ergen, genç veya kısaca öğrenim adayı öğrencinin kendini yetiştirme zamanlarının ana sahnesi “Okul ve Okul faaliyetleridir” sonucunu çıkardık.

İlkokula başlayan bir çocuk-öğrenci yeni bir çevreye girmenin ve yeni bir hayat tarzına katılmanın adayı olarak kendi akranlarının ve yaşıtlarının içerisinde bulunmanın kazanımlarını elde etmeye başlar.

Bilgi denen okuma-yazma etkinlikleri ile sınırlı olmayan süreç içerisinde türlü türlü gelişim-değişim yaratan öğreneme dönemleri söz konusu. El becerileri, sosyal etkinlikler, sayılar dünyası, motor gelişim, toplumsal etik kuralları, dini ve manevi değerler bunların başında geliyor. Kendini ifade etme becerisi, topluluk ve grup içerisinde söz hakkını kullanabilme veya konuşabilme cesareti, iyi ile kötü arasında tercih yaparken öğrenilmesi gereken ahlaki kuralları, küçükler ve büyüklere karşı saygı-sevgi farklılığını öğrenmenin edinimlerini de kişiliğine katmanın başarısına ulaşır.

Ortaokul gibi dört yıllık ikinci kademe öğrenim hayatı, ergenlik döneminin hassas gelişim ilkelerinin kişiliğin birer parçası olmaya başladığı edinimlerin yerleştiği evreleri oluşturur. Sadece bilgi ve öğretim verilerinin zihinlere yerleştirilmesi ile sonuçlanan bir süreç yoktur. Kişilik yapısının temel değerlerinin ve kendi ayakları üzerinde durmayı sağlayan ana ilkelerin öğrenilmesinde gereken ortamları ergenin-öğrencinin önüne koyan dönemleri kapsar.

Lise öğrenimi ve sonrası kademe olarak üniversite hayatı ile birlikte meslek edinimleri ve olgunluk dönemi itibariyle temel gereksinim duyulan kazanımları tamamlayan insan için gelişim aşamaları ömür boyu sürer.

Bu manada eğitim sürecini kısıtlı manada sadece okul sahnesi olarak değerlendirmek doğru olmaz. Yaşamın temel ilkelerinin ve dinamiklerinin edinildiği ve kişilik yapısının oluştuğu zamanların önemli basamakları olduğu zaten görülüyor. Bu yüzden eğitim-öğretim olmadan insanın tüm boyutlarında eksiklikler hayati manada sıkıntı yaratacaktır.

18 aylık (arada birer aylık kısıtlı açılmaları saymıyorum) ara ve eğitim-öğretim faaliyetlerine olan uzaklığın verdiği zararın öğrenci potansiyeline olan etkisinin farkında değiliz, ama had safhada!

“Sağlık en önemli alan ve hiçbir şey önüne geçemez” demekle olmuyor. Bir şekilde bir noktadan başlamak gerekiyor. “Aşı mı, tedbir mi, temizlik ve hijyen mi?” adını siz koyun. Eğitime olan etkisi zaman uzadıkça daha yıkıcı ve tahribat verici aşamalara gelecek.

Kısıtlama ve okul etkinliklerine ara vermek yerine vurulması gereken aşı projesi ve vurması gereken insan potansiyeline yönelik çözüm üretme girişimlerini planlamak gerekiyor.

Kısıtlamalar çare değil!

Aylarca süren ve evlere hapis olmamıza zemin hazırlayan hiçbir kısıtlama işe yaramadı. Şu an gelinen noktada yeni varyantlar, yeni mutasyonlar ve önlenemeyen salgının neden olduğu yüksek vaka sayıları gösteriyor ki, yok olmayacak bir virüs belası ve birlikte yaşamak (diğer bulaşıcı hastalık ve virüsler gibi) zorunda olduğumuz bir zaman önümüzde duruyor. Alışma ve en önemlisi “Toplumsal Bağışıklık” dışında başka bir çözüm görünmüyor.

Ya da kuşakların birer parçası olan çocukların-gençlerin “Yabancılaşma” sına sebep olarak düşünmeyen, bireysel davranan, toplumsal bilinçten uzaklaşan, otomatik davranışlar sergileyen ve değerlerden tamamıyla sıyrılmış bir insan potansiyeli bizi bekliyor olacak.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER