Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Batman Pusula

KUMAR BİLİNÇSİZLİĞİ

Kimine göre hayatın kendisi kumar!

Kaybetmek, insan doğasının ve yaşam sürecinin doğal bir olayı…

Kazanmak” ve “Kaybetmek” insan için olağan yaşam süresinin karşılaşılan ve yaşanan normal olayları durumunda. Bir tarafta olmayanı ele geçirme, sahip olunamayanları elde etme ve ihtiyaçların karşılanmasında güç sağlamak gibi bir kazanma kavramı var iken; Diğer tarafta elden kaçırma, sahip olunanı kaybetme, ihtiyaçları karşılayan güç ve sermayeleri yitirme gibi kaybetme diye ifade edilen kayıplar cephesi var.

İnsan sınırsız ihtiyaçlar sahibidir.  Ele geçirilmesi gereken, kazanılması meşru görülen birçok unsuru kendine katmanın derdiyle çoğu şeyi göze almayı risk olarak görmez. Önemli olan elde etme ve sahip olma amacıdır. Bu uğurda elde etmenin yolu ve yöntemi önemli değil, ne kadar sahip olunduğu ve güç edinildiği önemlidir.

Kayıp edilenler kişinin sadece sahip olduğu maddi değerler değildir. Mal ve maddi sermaye kadar kaybedilen başka unsurlar da vardır. İnsanlığımız, ilahi değerlerimiz, inançlarımız, aile ve akraba çevrelerimiz, sosyal ve toplumsal kazanımlarımız yanında sosyal kimlik ve benlik bilincimiz de kaybedilenler arasındadır.

Yani insan için kazanmak ve kaybetmek gibi iki uç nokta arasında bir mücadelenin varlığı ile hayat sürecinin devam ettiği bir yaşam döngüsü söz konusu.

Kumar!

Kazananı olmayan ve yitirilen varlıkların, benliklerin, bilinçlerin ve kimliklerin yokluğunda, yitirilen insanlık donanımının en önemli aktörü!

Daha doğrusu kumar ve neden olduğu alışkanlık, kandırma ve kaybetme gibi iki önemli basamağın insanları yok olmaya götüren tüm etkinliklerin en aşağılık unsurlarından biridir.

En kötüsü de alkol ve uyuşturucu gibi değişik maddeler yoluyla değil, psikolojik olarak insanı uyuşturma özelliği olan bir araç olarak kumarın yarattığı ihtiras, daha fazlasını edinme şuursuzluğu, öfke, karakter bozukluğu ve kin-nefretin ortaya çıkmasına sebep olan tetikleme özelliğidir. Çünkü maddeler insan bedenini ve bilinç halini fiziki tahribatlarla yok ederken, kumar gibi alışkanlık haline gelen kaybetme alanının duygular, zevkler, ihtiraslar, arzular, ihtiyaçlar gibi etkenlerle psikolojik temelli bağımlılıklar yarattığı tespit ediliyor.

Sonucunda düşmanlık ve nefret doğuran kumar bağımlılığının kişinin benliğine, kimliğine, yaşam tarzına, yakın çevresine verdiği tahribatların farkında olunmaması en sıkıntılı zaman dilimleridir. Kişi ne yaptığını, neler kaybettiğini, ne kadar yıkım yaşadığını olayın sıcaklığı ve kumar oynama sürecinde girdiği kazanma hırsı sayesinde bilememekte, sonradan kaybedilenlerin ortaya çıkması ve kazanma hırsının sonlanması ile farkına varmakta.

Kötü alışkanlık diye ifade etmek bile az gelir. Çünkü sonu yıkım olan alışkanlık ve yaşam tarzlarının insanları kendi hayatlarından alıkoyduğunu çoğu kimse algılayamıyor. İlahi kaynakların bile vazgeçmeyi öğütlediği kumar ve benzeri alışkanlıkların getireceği tahribat-yıkımların neler olacağını tahmin etmek zor değil.

Gerçek olan bir şey varsa, o da “Bu oyun hileli” olduğudur.

Kumarın bile temiz yönü yok…

Yani şans ve risk almak yetmiyor. Her halükarda kaybetmek kaçınılmaz kader!

Kumarda risk yönetimi ve kazanma ihtimalleri öylesine az ki, oyun heyecanı ve kazanma hırsı olasılıkları görmeyi engelliyor.

Eskiden olduğu gibi kumar olayı sadece masa başı kâğıt veya değişik araçlarla yapılmıyor. Zamanımız kumar alanında öylesine çağ atladı ki, farklı alanlarda ve ortamlarda her türlü etkinlik veya karşılaşma kumar için konu olabiliyor.

Baksanıza, spor sektörü, bahis uygulamaları, piyango ve alt birimleri olan araçların milyonlarca insan tarafından takip edilmesi ne tür istatistikleri önümüze koyuyor.

Yıllık ciro ve bilançoların ülke bütçeleri ile eş değer olduğu sektör hareketliliğinin herkese kazanç sağladığı söylenebilir mi?

“Birileri kaybetmeden, birileri kazanç sağlayamaz” ana ilkesi göz ardı edilirken, gözlerdeki kazanç hırsı her şeyi siliyor. Sonuç itibariyle elde kalmayan değerler, kaybedilen varlıklar, yitirilen aile ve yakınlar, geri dönüşü olmayan fırsatlar, duyulan açlıklar ve pişmanlık dolu zaman dilimleri ile dönüşü olmayan yolların insanın önüne serdiği sefalet…

Daha da kötü olanı “Ölüm” ile sonuçlanan kayıplar dünyasına atılan adımlar.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER