Olaylara tümüyle akılcı veya tümüyle duygusal bakmamalı.
Sadece akılcı davranmak ve mantık arayarak olayları-insanları değerlendirmek çatışma yaratabilir.
Sadece duygusal yaklaşım sergileyerek yaşam alanımıza giren her şeye duygu güzüyle bakmakta doğruları ve gerçekleri yansıtmayabilir.
Önemli olan olaylara, durumlara, kişilere ve zamana-şartlara göre tavır sergileyebilmek. Karşılık beklemeden yaşamanın becerisini gösterenlerin hayal kırıklıkları daha azdır.
En önemlisi de “Etiketçi olmamak” tır.
Yani özgünlüğümüz olmalı, değişim ve gelişimin hayatımızı her geçen gün farklı yönlere çektiğini fark etmeliyiz. Yolu da çalışmak ve emek sarf etmekten geçer. Çünkü mutluluğu ve huzuru yakalamanın yolu farklılıklara adapte olmaktadır.
Farklılıkları kabul etmek, kişinin kendisiyle olan uyum sürecinde çatışmaları veya nefret duygularına yol açan etmenleri ortadan kaldırır. Kendisi ile barışık olan ve kendisiyle uyumlu olan bireyin sosyal birliktelik ruhu ile sorunu olmaz ve toplumsal yapının tüm parçaları ile dayanışma bilinci yakalama fırsatı bulur.
Kendisi ile olduğu gibi toplumsal bireyler ve yaşam alanları ile çatışma yaşamama adına huzur ve mutluluk yakalamanın yolu kişinin “Bilmediğini kabul etmek” ve “Öğrenmeye her yönüyle açık olmak” ilkesinden geçer.
Kendine zaman ayırmak, kendi kişisel gelişimini sağlayacak emekleri harcamak, bilmediğini öğrenmenin çabasıyla eksik yönlerini tamamlama fırsatları kollamak bireysel bilinç ve toplumsal şuur için insana sorumluluk veren etkenlerdir.
“Niyet okuyuculuk yapmak” yapılan hatalardan bir tanesi. Niyet okuyuculuk, olmayanı veya düşünülmeyeni, olmuş veya düşünülerek uygulanmış kabul ederek yanlış kanaatlere kapılmak anlamına gelir. Sonu pişmanlıklar doğuran ve nefret yaratan art niyetli davranışların kökünde kin, nankörlük, aşırıya kaçma, hainlik dürtüleri yatar.
Akılcı davranmak ile duygusal yaklaşım sergileyen insan açısından iyi olan ile kötü olanı seçme özgürlüğü arasındaki bağın belirleyicisi çoğu zaman kendini düşünme, kendi çıkarlarını gözetme ya da diğer adıyla bencillik (egoistlik) olmakta. Bencillik ya da ego tatmini, başkasını dikkate almama, kendi ihtiyaç ve beklentilerini ön planda tutarak hareket etme manasına gelir. Menfaatçılık veya çıkarcılık diye tabir edilen kendini düşünme dürtüsü son zamanların ağır basan kişilik tiplerinden biri durumunda.
Sosyal ilişkilerin ve ihtiyaçları karşılama zorunluluğunun ağır bastığı bir ortamda herkesin eşit oranda haklardan faydalanma durumu söz konusu iken, başkalarının istek ve gereksinimlerini görmezden gelerek yok saymak ne kadar doğru?
Kısaca, kendi çıkar ve menfaatleri dâhilinde davranmak ve hayatını faydalanma ilkeleri üzerine kurmanın genel ifadesi olan bencillik kavramının çağımızın kaçınılmaz kimliği olan yalnızlaşma ve bireyselleşmeye giden yolda en önemli basamak olduğu görülüyor.
Çünkü bencillik sadece kendini düşünmek, başkalarını yok saymak, herkesten ve her şeyden bireysel zevkler-kazançlar elde etmenin uğruna tüm kültürel, ilahi, sosyal, ailevi ve değeler bilincinden soyutlanmak anlamı taşır. Bencillik kavramının yeni kimlikler yarattığı, zamanımızın içine kapanma seçeneğini hayat tarzı edinen kitlelerin seçtiği bir alternatif olarak, tüm toplumsal ve ilahi değerleri ortadan kaldırmaya yol açan etkenlerin temeline dinamit koyan ilkeleri özümseyen bir donanımı ifade etmeye başladığı görülüyor.
İş hayatında paylaşılan ortak mekânlar, eğitim-öğretim ortamlarında yaşanan birliktelikler, aile ve akraba ilişkileri, sosyal etkinlikler ve dost çevrelerinin ortak anlarının artık uzak durulaması ve kaçınılması gereken fırsatları insanlar tarafından kollanmaya başlandı. Samimi ilişkiler ve yardımseverlik üzerine kurulu birincil ilişki türlerinin yerini bıraktığı yalnızlık psikolojisi önemli bir yaşam tarzı oldu.
Ortaya çıkan yıkım, katliam, şiddet, ölüm ve acıların ortaya çıkışını tetikleyen dürtülerin bilinçaltında, yaşama anlam katan değerlerin yok olması ile insanda var olan dayanışma ve birliktelik ruhunun yok olmasını sağlayan bireyselleşme ve yalnızlaşma nedenlerinin yarattığı etkilere kapılmamak gerekiyor.
YORUMLAR