Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Batman Pusula

İBADET ŞUURU

Hayatın kendisi ibadettir…

Semavi dinler açısından da bakılsa, beşeri inançlar açısından de değerlendirilse, sonuç değişmiyor. Yaşam ve evren sistematiğinin hazırlanmış, kurgulanmış, ayarlanmış bir işleyişi var ve bu sistematik işleyiş kendiliğinden yürümüyor.

Bir de insanın zannedildiği gibi bırakın evrenin; Dünyanın zerresi bile olamayacak yapısıyla sistemli işleyişe müdahale edecek hiçbir gücü yoktur.

Bu yüzden “İnsan kendini bir halt sanmamalı” dır.

Varlık kazandırılmak, var olma bilinci aşılanma, akıl ve şuur yüklenme, ruh ve beden sahibi olma boyutlarıyla kendi gücü üzerinde mutlak bir güce tabi olması gerektiğini unutmamalıdır İnsanoğlu!

Ancak unutkanlık akımına kapılan ve kendi gücü üzerinde bir kudretin olduğu gerçekliği ile yarışma isteği duyumsayan insanın karşısına zamanımızın ve çağımızın kendi eliyle hazırladığı yıkımları çıkıyor.

Farklı dünya görüşleri, hayatı algılama biçimi, kişilik özellikleri, ideolojik yaklaşımlar, inanç şekilleri ve dini farklılıklar insanlar arasında değişik yorumlar ortaya çıkardığından dolayı herkesin kabul edeceği ortak noktaların yakalanması imkânsız hale gelmekte. Çünkü meydana gelen değişimler ve düşünce dünyasının farklı insan modellerine yol açan etkileri ile insanları tek tip bir model olarak sınırlandırmak veya standart bir insan tipi meydana getirmek olanaksız hale gelmekte. Bunu yapmaya çalışmakta saçma ve gereksizdir.

Farklılıklar ve değişik yaşam şekilleri ile insanın yaşam alanlarında varlık kazanarak hayatını sürdürmesi olması gerekendir.

Bunların yanında temel soru şu: “Nasıl ve ne amaçla yaşam hakkı kazanıldı?”

Mutlak bir kudretin tasarısı olarak ve sağlanan yaşam sahnesi itibariyle kendi sınırlı gücü ile belli bir süreyi doldurmayı bekleyen varlığın (beden ve ruh ile donatılmış insanın) serbest hareket ve düşünme yeteneğinin dayandığı nokta “Fark etmek” ve “Kendisine verilene şükür etmek” olmalıdır.

Minnet ve şükür duymanın zorunluluğunun dillendirilmesi veya eyleme dökülmüş şekli de bazı hareketleri yerine getirmek ya da iç huzur itibariyle mutlak kudret sahibine yönelmenin dualarını-yakarışlarını kalp yoluyla duyumsamak olmakta. Genel manada bu eylem-davranış ve kalp yoluyla sığınılacak bir manevi ortamı yakalama çabalarına-girişimlerine “İbadet” diyoruz.

İbadet, kısıtlı anlamıyla bir takım dini ve ilahi hareketleri yerine getirmek veya dini bir ortamda bulunmak değildir. İbadet “İnsanın benliği ve bilinci ile kendisine tanınan yaşam hakkının minnettarlığını dile getirmek için sahip olduğu beden-ruh donanımına bağlı olarak kullandığı akıl-zekâ aracılığıyla yaratılmış olma gerçekliğini tüm yaşamına, ortamlarına, zamanlarına yayarak, mutlak güce minnettarlık duyarak hayatını şekillendirmesi” dir.

İbadet kavramını bu yüzden sadece dini hayat yaşamak, inancımızın gereği olarak bazı hareketlerde bulunmak, belli bir ortamda bulunarak bazı ritüel kalıpları yerine getirmek manasında değerlendirmemek lazım.

Tam tersine minnettarlık ve şükür hissiyatını ahlaki eylemler ve erdemli yaşam ilkelerine oturtarak insan haklarına sahip çıkmakla yorumlamak gerekiyor.

İbadet sadece dini hareketlerde bulunmak değildir. Davranışlarla, hareketlerle, konuşmayla insanlara zarar verecek tüm kötülüklerden sakınmak amacıyla bilinç sahibi olmaktır. Yalan konuşmamak, nefret duygularından arınmak, kalp ve ruh temizliği için arınmanın yollarına yönelmek, toplumsal tüm alanlarda temiz ve helal olana ulaşmak için arayışlarda olmaktır.

Çünkü evrensel ahlak kültürünün yanında kötülük ve zarar verici tüm unsurlardan sakınmayı, sadece semavi din öğretileri insanın önüne koymuyor. Beşeri ve bölgesel dini inançlar ile bireysel inanç kalıplarının tümünün özünde iyi olan ve yıkıcı olmayan öğretiler-ilkeler yatar. Hiç biri kötü olanı savunma, insana zarar vereni benimseme boyutuna sahip değildir.

Unutulan da bu… Çıkarlar, menfaatler, daha fazlasını kazanma, daha fazlasına sahip olma hırsının yanında kibir ve büyüklenme dürtülerinin ortaya çıkardığı insan tipi bu oluyor!

İnsanın kalp yoksulluğu ile vicdan açlığını doyurmanın yolunu iç huzurunda arayanlar için arınma alanı, ibadet eylemlerinin ruh dünyasıdır.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER