Birleşmiş Milletler, 24 Ekim 1945 tarihinde dünya barışını, güvenliğini sağlamak ve uluslararası alanda ekonomik, toplumsal ve kültürel işbirliğini sağlamak için kurulan uluslararası işbirliği kuruluşudur.
Birleşmiş Milletler fikri, 2. Dünya Savaşının bitiminden sonra savaşın galibi ülkeler tarafından ortaya atılmıştır.
Birleşmiş Milletlerin kurucu anlaşması niteliğindeki BM Şartı, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 50 ülke tarafından 26 Haziran 1945 tarihinde San Francisco’da imzalanmıştır.
Polonya’nın da Birleşmiş Milletler Şartı’nı imzalamasıyla 51 olan üye sayısı, günümüzde Güney Sudan’ın da katılımıyla 193’e ulaşmıştır.
BM Örgütünün genel merkezi, New York’ta bulunur ve her yıl düzenli olarak New York’taki genel merkezde toplantılar yapılmaktadır. Birleşmiş Milletler organları; Genel Kurul, Güvenlik Konseyi, Ekonomik ve Sosyal Konsey, Vesayet Konseyi, Genel Sekreterlik ve Uluslararası Adalet Divanı olmak üzere 6’ya ayrılır.
Türkiye, Birleşmiş Milletlere yönelik daha çok pro-aktif bir anlayış yürütmekte ve Birleşmiş Milletler gündeminde yer alan konulardaki çalışmalarına olabildiğince aktif bir şekilde katılarak daha çok yapıcı ve uzlaştırıcı olmaya gayret etmektedir. BM bünyesindeki seçimlerde eşit ve dengeli bir temsil hakkının oluşturulabilmesi için çeşitli gruplar tesis edilmiştir.
Bunlar; Afrika Ülkeleri, Asya Pasifik Ülkeleri, Doğu Avrupa Ülkeleri, Latin Amerika ve Karayip Ülkeleri ve Batı Avrupa ve Diğer Ülkeler olmak üzere 5 coğrafi gruba ayrılmıştır.
Türkiye, hem Batı Avrupa ve Diğer Ülkeler Grubu hem de Asya Grubu’nun çalışmalarına aktif bir şekilde katılmaktadır. Ancak BM nezdinde seçimler olduğu zaman Türkiye, sadece Batı Avrupa ve Diğer Ülkeler grubunda kabul edilmektedir.
Üye devletler, Birleşmiş Milletler bütçesine ekonomik kalkınmışlık seviyelerine göre her yıl katkı yapmak zorundadır. Bu kapsamda Türkiye, Birleşmiş Milletler bütçesine her yıl artan oranlarda katkı sağlamaktadır ve Birleşmiş Milletlere en fazla katkıda bulunan ülkeler arasında da sırası yükselmiştir. Türkiye, bu çerçevede Birleşmiş Milletlerin etkin bir şekilde çalışabilmesi yönünde gayret gösteren ve idari, mali konularda görüş birliği içinde olan ülkelerin katıldığı bir kuruluş olan Cenevre Grubu’na da Mayıs 2014’te üye olmuştur.
Türkiye, Birleşmiş Milletlerde kendisini ilgilendirmeyen başka ülkelerin sorunlarına da hassasiyetle yaklaşmakta ve bu konularda çözüm odaklı gayretli tutum sergilemektedir. Birleşmiş Milletlerde her ortamda ve her konuda katkıda bulunma arzusunda olan Türkiye, bir yandan uluslararası alanda barış, güvenlik, istikrar ve refaha katkılarını arttırmak; diğer yandan da insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi ilke ve değerlerin güçlendirilmesine yönelik çaba göstermekte ve bu çabalarını daha da artırmak arzusundadır.
Uluslararası barış ve güvenliğin sağlanması ve korunmasında en önemli organ olduğunu belirten BM Güvenlik Konseyi’ne Türkiye; 1951-1952, 1954-1955, 1961 ve en son 2009-2010’da geçici üye olarak katılmıştır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Daimi Üyeleri ise ABD, İngiltere, Rusya Çin ve Fransa’dır. Ancak ben, günümüzde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin uluslararası alanda barışı koruma işlevinin olduğuna inanmıyorum.
Çünkü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin İsrail hakkında verdiği onlarca karar var iken bu kararların hiçbiri İsrail tarafından dikkate alınmamaktadır ve söz konusu ülke Filistin’deki zulmünü arttırarak devam ettirmektedir.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Daimi üyeleri arasında en az bir Müslüman ülkenin olmaması da bu konseyin uluslararası alanda tüm devletleri kapsayacak kararlar almasını engellemektedir. Ülkemiz, uluslararası barış ve güvenliğin korunması, sorunların çok taraflı olarak ele alınması ve insan haklarının arttırılması konusunda çaba sarf eden ve uluslararası meşruiyeti temsil eden küresel kuruluş olan Birleşmiş Milletlere büyük önem atfetmekte ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki bu adaletsiz durum karşısında çözüm için çaba sarf etmektedir.
Bu çerçevede ülkemiz, Birleşmiş Milletlerin her alanındaki faaliyetlerine etkin bir şekilde ve adalet temelinde katkısını artırmaktadır. Bu vesileyle İsrail’in Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi nezdinde alınan ilgili kararlara uymasını ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi nezdinde adaletli kararlar alınabilmesi için en az bir Müslüman ülkenin de BMGK Daimi Üyeler arasına alınmasını temenni ederim.
YORUMLAR