Günümüz dünyasında bu tür şeyleri tartışmak bir yana, gündem edinmek bile bazı aşamaları kat edemediğimizi gösteriyor. Kat edemediğimiz şeyler de ne yazık ki, insani ve ahlaki değerler, varlık olarak potansiyel bir gerçeklik olan insana verilen değişik anlamlar veya insanı kategorilere ayırmak talihsizliği…
Zihinsel gelişmişlik sonucu ulaşılan teknolojik ve bilimsel seviyeler, Akıl ve İnsan Gücü’ nün sınır tanımaz açılımlarla ulaştığı üst seviyeye rağmen; Düşünceler ve inançlar konusunda sahip olunan “Önyargı’ lar nedeniyle, aslında “Ego” ve “Bencillik” sınırlarını aşamadığımızdan “Özgür Düşünce” ve “Özgür İnsan” özelliklerini kazanamadığımızı görüyoruz.
Irkçılık, Faşizm, Dini Taassup, Ayrımcılık, Sosyal Tabakalaşma ve Sınıf Ayrımı gibi sakıncalı ve ayrıştırıcı kavramların unutulmaması noktasında sergilediğimiz veya söylemlerle canlı tuttuğumuz örneklerle insanlığa darbeler vurmanın peşindeyiz. Çünkü hala varlıkların renkleri, dili, dini, ırkı, coğrafyası ve sınıf ayrımcılığı oluşturabilecek varlık unsurları ve insani sermayesi ile düşüncesi, hayata bakış açısı, yaşam tarzı, kültürü, hayatı algılama biçimi ön planda tutularak “Önyargı”’ lar yaratarak eylemlerimizi- davranışlarımızı sergilemeye çalışıyoruz.
Zamanın hangi dönemi gösterdiği, mekânların veya coğrafyaların neresi olduğu hiç önemli değil. Dünyanın her hangi bir köşesinde siyahi ırkı hor görme-aşağılamaya çalışma eylemleri veya söylemleri “Beyaz” renk üstünlüğü düşüncesi ile asla son bulmayabiliyor. Dini inançları gereği ibadetleri ve yaşam tarzları nedeniyle dışlanma psikolojisi yaşatmaya çalışanlar son bulmuyor. İnsan sayısı çok görüldüğünden ya da farklı dini-ırklardan olduklarından dolayı bireysel ve kitlesel dışlanma eylemlerinin olay örgüleri şeklinde medyada ve sanal dünyada tüm çirkinlikleri-kötülükleri önümüze serdiğine şahit oluyoruz.
Nedeni de “Zihniyet Körlüğü” ve “Kendinden başkasını kabul etmeme” ideali ile dini-insani tüm araçları baskı unsuru haline getirme hedefinin gözetilmesidir.
Spor alanı gibi dünya insanlarını ortak paydalarda buluşturan etkinliklerde bile ayrımcılığı ve Din-Irk farklılığını kötü zihniyetleriyle buluşturmayı esirgemeyen kişilerin umurunda olmayan çok şey var. Şampiyonlar Ligi eleme maçlarında (PSG-Başak Şehir) milyonların önünde bile kameralara nispet, bu aşağılayıcı ve dışlayıcı tavırları sergilemekten kaçınmayanların ve aynı zihniyeti paylaşanların karşısında kim olduğu önemli değil. Milyon Dolarlık Futbolcu olmak bile birilerinin gözünde siyah renkli olmayı meşrulaştırmıyor.
Kitlesel zihniyetin dışa vurumu olan katliamlar, sürgünler, açlıkla baş başa bırakma gibi insan dışı olayların adresinde Suriye, Fransa, ABD, Çin, Irak vb. gibi yerlerin olması önemli olmuyor.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannamesi’ nin kabul edilişinin 72. Yılı itibariyle her yıl 10 Kasım günü görsel ve yazlı basında birçok söylemle karşılaşmakla iş bitmiyor. Çünkü kirli zihniyet ve her türlü ırkçı-faşist düşünsel altyapıya sahip olanların eylemleri ile söylemleri tutarlı değil.
Günümüzde ve yaşanan zamanımızda, yaşam alanlarımızda İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi için en önemli ve tehlikeli tehdit İslam Düşmanlığı başta olmak üzere Kültürel Irkçılık kavramını canlı tutan olaylara sahne olanlara meydan verilmesidir. Batı dünyasının kötü zihniyet dünyasına olan bağımlılığı sonucu yaşanan emperyalist donanım uzantılı sömürücü mantık projelerinin mağdur ettiği coğrafyalar ve kitleler nedense her dönem Ortadoğu, Asya, Afrika ve Uzakdoğu ülkelerinin olması bir tesadüf mü?
Nefret dilini medya dünyasında kullanmaktan çekinmeyen ve temel özgürlükleri (Din, Dil, Irk, Eğitim, Ekonomi, Güvenlik…) hiçe sayan bir yaşam modelinin dayatmalarını yabancı olana ve yabancı uyruklu kimliklere sahip olanlara dışlama politikası güden bir ülkeler birliğine karşı tavır takınmanın yolu nedir acaba?
Kovid-19 salgın döneminin şekillendireceği Yeni Dünya Düzeni’ ne yönelik toplumsal ve kitlesel düzenleyici projelere hazırlık yapmayı amaç edinenlerin hedefinde baskı, dayatma ve itaat etme güdüleri ağır basıyor.
YORUMLAR