Kapalı devre sorunu…
İletken maddeler akımı geçirir ve elektrik devrelerinin düzenli akımı için açık devrelere ihtiyaç duyulur. Kapalı devrelerde akım sağlanmadığından enerjiye ulaşamazsınız. Enerji sahibi olmak ve enerjiyi kullanmak için açık olmak, devre dışı olmamak, kapalı devreleri aktifleştirmek gerekir.
İnsan da öyle!
Çevrim dışı olmadan ve kapalı devreden çıkmadan iletişim ve diyalog ortamlarının hareketlenmesi, ortak yaşam alanlarında ihtiyaçların giderilmesi için etkinliklere katılmak imkânsız hale gelmekte. Dışarıya kapalı olmak insanı iç dünyasına mahkûm eder, enerji akışını önlediğinden dolayı da yalnızlaşmaya, yaşamın nimetlerinden kopmaya sebep olur.
İnsan için en büyük engel de Önyargı dediğimiz kalıplarımız ve kişisel değerlerimizin tartışmaya açmadığımız düşünsel şeklimizdir. “Ben öyle bilirim, öyle yaşarım. Düşünmem ve eylemde bulunmam doğrudur ve bunu yaşamaktan vazgeçemem” demekle iş kör noktayı buluyor. Önyargı kavramı, önceden edinilen veya öğrenilenlerin yaşam şekline dönüştürülmesidir.
Öğrenilmiş olan bilgilerin peşin hükümlerle, tartışmaya açmadan herkese kabul ettirme amacı güden bir takıntı olarak Önyargı, birilerine ya da olaylara-durumlara karşı kişisel kanaatleri, düşünceleri doğru kabul ederek yorumlama ve yaşama aktarma anlamına gelir. Peşin kanaat sahibi olma veya eylemlerimizi, yaşam şeklimizi olumlu-olumsuz ayrımına tabi tutmadan körü körüne başkalarına kabul ettirme manası yüklenir.
Bir bakıma taraftar olma veya taraf tutma anlamı da yüklenen önyargı kavramı ideolojik ve inanç sistemleri için de aşılamaz engelleriyle tartışılamaz kalıpları hayatın olağan seyrine katmaya devam eder. Yani genel-geçer herkes tarafından kabul edilen ve benimsenen düşünceler-eylemler dışında, kişiye has ve kişi tarafından uygun görülen eylem biçimleri ve düşünme şekilleri ön planda yer alır.
“Ön yargıları parçalamak, atomu parçalamaktan daha zordur” ifadesini dile getiren Einstein’ in kast ettiği şey kişisel düşünce ve eylemlerin her zaman doğru olmadığı, asıl olanın herkes tarafından doğruluğu kabul edilenler olduğudur. Çünkü doğru ve hakikat görecelidir, kişiden kişiye değişir, uygun olan şey de başkasına göre yasaklanması gereken özellikler gösterebilir.
Çünkü insanlar yalnızca kendini destekleyen ve kendi fikirlerini doğru bulan önyargılara sahip olduğu gibi sevdiği-seçtiği insanları da haklı bulma önyargılarının peşine düşmekte. Sadece kendi inancının ve değer yargılarının yorumsuz olarak kabul edilmesi gerektiğini savunduğu gibi tüm suçları ve eksiklikleri kendi dışında arama çabasına da girişebilir.
Bu manada önyargıların temelinde aslında kişisel eksikliklerimiz, kusursuz olduğumuz düşüncesi, asla hata yapmadığımız fikri, kendi ego özelliklerimiz olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Kendi bildiğimiz veya öğrendiğimiz şeyler doğru veya hakikat değeri taşımayabilir. Yanlış öğrenmiş olmamız kadar hatalı davrandığımız eylemlerimiz de olabilir. Bu Manada etrafın ve çevremizdeki insanların söylemleri-eylemleri kadar bizim gözlemlediğimiz tecrübelerin de değeri vardır. Doğru ve adil olanı bulup, davranışlarımıza ve hayat tarzımıza aktarmanın açık tavrını sergilememiz gerekiyor.
Somut örnek vermek gerekirse, para kazanma veya harcama noktasında iç muhasebemizi yapmayı becerebiliyor muyuz? Kazançlar ve adalet mekanizmasına uygun edinimler noktasında ilahi olan ile insani olan sınırları gözetmeyi ne kadar becerebiliyoruz?
Dini ve ilahi alanlarda sadece görüntü itibariyle ibadet şekilleri ile muhatap olmak ve ibadet ile dini hayatımızı şekillendirmek yetiyormuş gibi yaşamanın anlamı yok. Çünkü ibadetlerin şekilsel boyutu kadar inanç noktasında ahlaki ve insani duyguların sorumluluk ve yardımlaşmaya yönelik boyutları da var. İbadet kadar eylem-yaşam tarzı da önyargılarımızın ortadan kalkmasına kapı aralamakta.
Sosyal ilişkilerimiz ve yaşam biçimimiz ne kadar uygun ve insanlara yönelik davranışlarımız ne kadar incitici ve yıkıcı olmaktan uzak diye sorgulama yapıyoruz?
Bireysel önyargıların hayatımızın diğer parçalarına yönelik ortak alanlarda kişisel menfaat ve çıkarlara dayalı olmaması kadar, kişilerin yıkıcı davranışlardan uzaklaşması adına kendilerini önyargılardan arındırmanın çabalarını göstermesi de önem kazanmakta.
Dışarıya kapalı olmamız kendi hayatımızı dar kalıplara sığdırmak anlamı taşıdığından, önyargılardan kurtulmak enerji akışı meydana getireceğinden, sorumluluk bilinci ve diğerini kabullenme algısıyla dış dünyaya samimiyetle yaklaşmaya çalışmak değer yaratacaktır.
YORUMLAR