Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Batman Pusula

MAHREM HAYATTAN MAHRUM KALMAK

Sosyal medya ortamında bir derginin makalelerini okumaya çalışırken, dikkatimi çeken bir yazının başlığı aslında insani bilincimizin ne kadar yerle-bir edildiğini ve özel hayat adına hiçbir anımızın gizli kalmadığını fazlası ile hatırlattı. Başlık olarak atılan “Mahrem hayattan mahrum kalmak” ifadesi aslında kendi öz varlığımızın (bedenimiz, yaşam koşullarımız, ailemiz, işimiz, hayatımızı paylaştığımız insanlar) ve sahip olduğumuz öz sermayenin (bilinç, irade, akıl, düşünme gücü) ayaklar altına alınışının haykırışı durumunda.

Mahrem kavramı özel hayat itibariyle kişiye has ve ait olanı, başkasının bilmemesi gereken ve başkasının bilmesi durumunda utanç-hayret yaratabilecek olan yaşam hallerimizi ifade eder. Mahrum kavramı da kısıtlanmayı, rahat hareket edememeyi ve özgür eylemlerin sergilenememesi ile insanı dar kalıplara sığdırmayı işaret eder. İki kavramın bir arada kullanılması, yani “Mahremiyetten Mahrum” olmak insanı sosyal hayattan ve psikolojik dünyasından, düşünme özgürlüğünden alıkoyması manasını yüklenmeye başlar.

Birileri demek eksik kalacak, birçok insan paylaşımlar, yazışmalar, mesajlar, beğeni linkleri, kişisel bilgiler, özel durumlar, ortak mekanlar ve sayılabilecek günlük yaşamımızın tüm anlarını-yaşantılarını adeta sergileme yarışı içerisinde.

Elimizdeki telefon yetiyor sergilenecek özellerimiz ve mahremiyetimiz için. Teknolojik araçların yoğunluğu artıkça, özel hayatımız ve mahrem alanlarımızın su yüzüne çıkması, bilinmesi, hatta gözetlenmesi oranı daha da artıyor. Yanlış değil, gözetlenmek ve birilerinin takibinde olmak kaçınılmaz durumda. Çünkü mahremiyetin sonu ile birlikte kişisel bilgilerin sunulmasıyla ortaya çıkan özel bilgi verileri ile sadece gözetlenmek riski değil, yasa dışı faaliyetler ve dolandırıcılık olayına kadar kendi hayatımızın müdahalelere uğraması tehlikesi yaşanabilmekte.

Kişinin saklayacak şeyi yoksa problem yok. Ama şimdilik umursanmayan paylaşımların ileride problem yaratacağı düşünülürse, aslında yapılanların hiç de masum olmadığı anlaşılacaktır. Paylaşılan görüntüler veya mesajlar, ilgi duyulan siteler ya da bütonlar-linklerin kopyalanması, birilerinin elinde kişiye karşı silah olarak kullanılmaya çalışılması durumunda ortaya çıkabilecek problemleri sorgulamak lazım.

Basın ve TV kanallarında şahit olduğumuz dolandırıcılık olayları ile kişisel bilgilerin ve sanal ortamda sunulan özel bilgilerin arasında bir bağ var mı acaba? İstemeden birilerinin dolaylı yollardan elde ettiği bilgileri, insanları dolandırma ve kandırarak kazançlarına el koymaya yönelten girişimlerin temelinde sınırsız paylaşımlar olabilir mi?

İşin bir de güvenlik boyutu var. Bilgilerimizin ve veri tabanı oluşturan paylaşımların kişiye yönelik oluşturacağı açık alan dışında ne kadar güvendeyiz ya da mal ve can güvenliği konusunda hedef olabilme riskimiz ne kadar?

Mahremiyet kavramının ağırlığı ve önemi bu manada değer taşıyor. Hem korunma ve güvenlik hem de kendimiz dışında aile bireyleri açısından bilinmemesi gereken, gizli olması ve dışarıya yansımaması gereken özel ve mahrem bilgi-görüntülerin sosyal medya ve sanal dünyada paylaşımlara açılması yanlış kanaatlere dayanıyor. Çünkü işin bir de özenti boyutunun yanında, sahip olamayanların yaşadığı eziklik psikolojisi var.

Paylaşımlarda bulunanların sahip oldukları güzelliği, özellikleri, değerleri, kılık-kıyafetleri, mekanları ve “Benim var, senin yok” mantığı ile özentiye yükledikleri tüm eylemler, aslında sorgulanması gereken şeyleri de özünde barındırıyor. İlgi odağı olma, herkesin takip ettiği rol model olma veya kazanç elde etme amacıyla paylaşım alanları oluşturmanın ileri zamanlarda istenmeyen acı tecrübeler yaşatabileceği unutulmamalı.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER