Koronavirüs vakalarının tekrardan giderek arttığı, test pozitifliği oranlarının yükseldiği haberlerini almaya devam ediyoruz. Bu haberler rehavete kapılmamak ve bir süre daha önlemleri esnetmemek, sosyal mesafemizi korumaya dikkat etmek zorunda olduğumuzun göstergesi. Biliyorsunuz ki, daha yaşlı olanlar ve kronik hastalıkları olanlar hastalık açısından daha risk altında ve onlarda hastalık da daha ağır geçiyor ve ölümle sonlanabiliyor.
Korona mı olduk? Sıtma ilaçları, tonik su içeren içecekler, kinin içeren ilaçlar koruyucu değildir. Bunların kullanılması yan etki problemleriyle karşılaşabilme açısından toplum sağlığı açısından risk oluşturabilir, bu yüzden doktordan bağımsız ve kontrolsüz ilaç kullanmak doğru değil. D vitamini , çinko ve C vitamini desteği alınabilir. Kuru öksürük ve boğaz ağrısı şiddetlenen hastanın katı ve sert gıda alımı azalabilir. Bu nedenle yumuşak, zenginleştirilmiş gıdalar ve oral enteral beslenme destekleri hastaların besin ögesi ve enerji ihtiyaçlarını karşılamada faydalı olabilir. Bitki çaylarından ıhlamur bu sürçte musilaj özelliğinden iyi gelir. Bergamot, lutein ve benzeri antioksidanlar ve curcimin daha hafif atlatmaya yardımcı olabilir. Öksürük için bal ve ananas; boğaz ağrısı için bal, zencefil, zerdeçal iyi gelecektir. Sigara ve alkolden uzak durmak, yeterli proteini, sıvıyı ve uykuyu almak önemli. Ayrıca şeker, tuz ve doymuş yağ tüketim miktarının azaltılması gerekir.
Dipnot: Kan bulgularınız doğrultusunda vitamin ve mineral değerlerinizde bir yetersizlik veya eksiklik olmadığı sürece gıda takviyesi kullanılması önerilmemektedir. Kontrolsüz kullanılan gıda takviyeleri bazı yan etkilere sebep olabilir. Özellikle Covid-19 ile savaşta enfekte hastaların çoğunda kullanılan gıda ve bitkisel takviyelerin kan pıhtılaşmasını ciddi şekilde düzensizleştirdiği gözlenmiştir. Kalp damar hastalığı olan ve antikoagülan ilaç kullanan kişilerin dikkat etmesi gereken konu, birçok gıda takviyesi ve bitkisel ilacın antikoagülan ilaçlarla etkileşime girmesidir. Özellikle; E ve K vitaminleri, omega-3 yağ asitleri, selenyum, koenzim Q-10 veya arginin içeren diyet takviyeleri kan pıhtılaşmasını etkiler, bu yüzden doktor kontrolü gözetimi dışında ilaç-besin takviyesi kullanılmamalı.
Batı tarzı yani un, şeker ve trans yağdan zengin beslenmenin COVID-19 sonrasında komplikasyonlarla karşılaşma riskini arttıracağı üzerinden duruluyor. COVID-19’a yakalananların, eğer Batı tarzı da beslenerek vücutlarındaki inflamasyonu arttırıyorlarsa, ileride bu hastalıklarla karşılaşmalarının daha erken olabileceği söyleniyor. Özellikle obez hastalarda bu durum daha fazla ve daha ciddi boyutta. Koronavirüsün yapısı, dışındaki dikensi uzantılar glikolize yani şeker yapıda ve hücrelere bu yapıyla tutunuyor. Yani ne kadar şeker, o kadar hızlı ve kolay enfeksiyon!Şeker ayrıca bağışıklık sistemimizi de zayıflatıyor ve bizi enfeksiyonlara açık hale getiriyor. O nedenle, bu dönemde şekerden özellikle uzak durmakta fayda var. Yine başka bir husus, D vitamini seviyesinin düşük olduğu kişilerde koronavirüs enfeksiyonu daha ağır seyrederken, seviye arttıkça hastalığın ciddiyetinin de azaldığını gösteren çalışmalar var.
Hem koronavirüs için hem de genel olarak gripten, hastalıktan korunmak adına, bağışıklığımızı güçlendirmek için neler yapabiliriz, ona değinmek istiyorum. Birçok hastalıkta önce yediklerimizi ve bağırsak sağlığını düzeltmemiz gerekiyor ve böylece birçok hastalıkta da tedavi anlamında fayda görüyoruz. İşte şimdi dünya olarak savaştığımız Korona salgınında da beslenme önemli.
Bolca ve farklı renklerden meyve ve sebze tüketimi, bunun yanında sağlıklı protein ve yağ kaynaklarından faydalanmak çok önemli. Günlük en az 2-3 litre su tüketimi ve C vitamini içeren gıdalardan faydalanmak da diğer önerilerim. Bir besin ögesinden çok yüksek miktarda tüketmek yerine, çeşitli besinlerden yeterli ve dengeli miktarda tüketmek hem makro ve mikro besin ögeleri ve hem de diğer diyet bileşenlerinin de alınması sağlanmalı. Bağışıklığı kuvvetlendirebilmek için yeterli protein almak, özellikle süt, süt ürünleri, yumurta gibi biyolojik değeri yüksek proteinleri tüketmek oldukça önemli. Bununla birlikte, omega yağ asitleri, serbest radikallere karşı toksin ve mikroorganizmalardan vücudu temizlemekle görevli bağışıklık sisteminin bu görevi gerçekleştirebilmesi için A, C ve E, B12, B6 vitaminleri, pantotenik ve folik asit, beta-karoten, selenyum, çinko bazı protein bileşikleri içeren besinler de sıkça tüketilmeli. Tek taraflı beslenme ya da besinlerin yetersiz alınması, enfeksiyonlara kaşı vücudun hassasiyetini artırmaktadır. Özellikle kan şekerini hızla yükselten şeker ve şekerli yiyecek ve içecekler, beyaz ekmek de dahil hamur işi ürünler, işlenmiş et ürünleri, aşırı tuz içeren hazır soslar, cips, patlamış mısır ve tuzlu kurabiyeler gibi besinlerin tüketimini sınırlandırmamız gerekir. Stresin bağışıklığı baskıladığı, bizi güçsüzleştirdiği biliniyor. Bu nedenle, bizi stresten uzaklaştıracak aktivitelere ağırlık verilmesini, örneğin düzenli olarak yürüyüş yapılmasını, hobilere vakit ayrılmasını öneririm tabi sosyal mesafeye dikkat ederek ve son önerim ise kaliteli ve düzenli uyku. Günlük en az 7-8 saat uyunması da bağışıklığın güçlenmesini sağlayacaktır.
Her şeyin başı sağlık.kendinize ve sevdiklerinize iyi bakın, sağlıkla kalın…
Hülya Özel-Diyetisyen
YORUMLAR