Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
admin

HER GÜN 25 KASIM

25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. 1999 yılında kadına yönelik şiddete karşı toplumda farkındalık yaratmak amacıyla BM Genel Kurulu kararı ile ilan edilen gün.

Şiddet:  bireyin fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik yönden zarar görmesiyle ya da acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranıştır. Şiddet, özel veya kamusal alanda (evde, aile bireyleri arasında, sokakta, iş yerinde) meydana gelebilir. Tokat atmak, iteklemek, tekmelemek, bir şey fırlatmak, yumrukla veya bir nesneyle vurmak, silah veya bunun gibi bir nesneyle zarar vermek ya da tehdit etmek, sağlık hizmetlerinden yararlanmasına engel olmak gibi kişinin bedenine zarar verecek her türlü davranış fiziksel şiddettir. Sözlü-duygusal-psikolojik şiddet: hakaret etmek, aşağılayıcı söz söylemek, küçük düşürmek, aşırı kıskançlık yapmak, tehdit etmek, kişiye kendisini yetersiz hissettirecek söz veya davranışta bulunmak, küfretmek, kişinin kendisini ifade etmesine engel olmak, kişinin hareket özgürlüğünü kısıtlamak, kişinin aile üyeleri ve arkadaşlarıyla görüşmesini engellemek, kişinin istediği gibi giyinme özgürlüğüne engel olmak gibi fiziksel bir baskı olmaksızın uygulanan ve ruh sağlığını etkileyen her türlü söz ve davranıştır. Ekonomik şiddet ise çalışmaya veya çalışmamaya zorlamak, kişinin gelirini kontrol altına almak, kişinin parasına veya banka kartlarına el koymak, kişiyi borçlanmaya zorlamak, kişiye hiç para vermemek veya çok az miktarda para vermek, kişinin çalışmasını zorlaştıracak hareketlerde bulunmak, kişiyle ailenin gelir ve giderleri hakkındaki bilgileri paylaşmamak gibi ekonomik baskı içeren her türlü tutum ve davranıştır. Cinsel şiddet kadını istemediği yerde, şekilde veya zamanda cinsel ilişkiye zorlamak, kişiye cinsel içerikli sözler söylemek veya kişiyi cinsel içerikli sözler söylemeye zorlamak, kadını çocuk doğurmaya veya doğurmamaya zorlamak, fuhuşa zorlamak, cinsel organlara zarar vermek, kişiyi cinsel yönden aşağılamak gibi davranışlarla kişinin cinselliğini kontrol altında tutup baskı uygulayan her türlü iğrenç davranıştır.

Dünya Sağlık Örgütü, dünyada her üç kadından birinin hayatı boyunca fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kalacağını öngörüyor. Birleşmiş Milletler, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin bir küresel salgın olduğunu duyurdu. Yoksul ve yaşlı kadınlar, kız çocukları, ruhsal hastalığı olan, engelli ya da bir kurumda kalan, etnik azınlık mensubu, seks işçisi, kadın ticareti trafiğine girmiş, silahlı çatışma alanlarında bulunan, göçe zorlanmış ve mülteci kadınlar daha da fazla şiddet riski altındalar. 19 yaşına dek, dünyada kadınların %30’u erkek arkadaşları veya kocaları tarafından cinsel şiddete uğruyor. Orta yaşa gelindiğinde bu oran %40’a ulaşıyor. Kadınlar genellikle aynı evde yaşadıkları ve sevdikleri birinden şiddet görüyorlar. Küresel düzeyde, öldürülen kadınların %55’i yakın partneri tarafından öldürülüyor. Şiddet görüp hayatta kalabilen kadınlar, daha fazla akut ya da kronik fiziksel ve/veya ruhsal sağlık sorunu yaşıyorlar. Kadına karşı şiddetin ayrıca aileler, mahalle, toplum ve ekonomi üzerinde de ikincil olumsuz etkileri oluyor. Şiddet piramidinin en tepesinde kadın cinayetleri, aşağıya doğru cinsel, fiziksel ve sözel şiddet, mağduru suçlama, ayrımcılık, nesneleştirme/ insanlıktan çıkarma, katı geleneksel roller, tabanda ise ırkçı, cinsiyetçi, homofobik, transfobik nefret dolu aşağılayıcı dil ve şakalar yer alıyor. Yani masum gibi görünen şakalar ve fıkralar sonunda ölüme kadar gidebilen yolun ilk basamakları, şiddete neden olan zemini oluşturabiliyor.

Mor rengi erkeksi kırmızı ile kadınsı mavinin karışımı, kadın hareketleri açısından aynı zamanda hakların eşitliğini simgelemekte. Bu yüzden tüm dünyada kadınlar; hakların eşitliğini savunmak, kendilerine uygulanan fiziksel ve psikolojik şiddete dur demek ve seslerini tüm dünya milletine duyurmak için eylemlerinde ”mor” rengi kullanılır. Kadınlar “yaşama hakkı” başta olmak üzere temel insan haklarına eşit ölçüde erişemedikleri sürece yeterli bir sağlıklılık düzeyine ulaşılamaz. Kadına karşı erkek şiddetini anlamak, kadınlar ve erkekler arasındaki fiziksel, yasal ve ekonomik güç eşitsizliklerini “muayene etmeyi” gerektirir. Şiddet kaçınılmaz değil, engellenebilir ve özellikle kız çocuklarının hayatları için çok önemli. Ancak kadına karşı şiddetin tek bir nedeni yok. Medya ve reklamcılık, kadına karşı şiddetle ilgili sıklıkla kabul edilebilir bir tablo çiziyor, şiddeti pornografik hale getirip yeniden üretebiliyor. Din, kadına karşı erkek şiddetini “akla uygun” hale getirmek için kullanılabiliyor. Bütün kültürlerde, kadınların cinsel şekillenmelerine egemen olan kültürel ve dinsel yapılanmanın; sessizlik, suskunluk ve sır olarak saklamakla ilişkili bir ‘utanç söylemi’ olduğu bildiriliyor.

 Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak üzere kampanyaların, okullarda öğretmen ve öğrencilere yönelik kapsamlı eğitimlerin, ekonomik güçlendirme ve gelir desteği gibi girişimlerin şiddeti engellediğine dair gün geçtikçe daha fazla kanıt birikiyor. Cinsel şiddete maruz bırakılan kişilerden bahsederken acıyan, mağdurlaştıran, kurbanlaştıran, yargılayan, utandıran bir toplumsal dil ve yaklaşım yerine; güçlendirici, dayanışmacı ve hak temelli bir dil ve yaklaşım olmalı. Cinsel şiddetten bahsederken maruz bırakılanın eylemlerine değil, failin ve kurumların sorumluluklarına odaklanan bir dil ve yaklaşım sergilenmeli. Herkes cinsel şiddetin faili olabilir ya da herkes şiddete maruz bırakılabilir gerçeğinin farkında olmak gerek. Ve unutulmamalı ki “Cinsel şiddetin bahanesi olmaz”, “Tecavüz tehdidinin şakası olmaz”, “Herkes cinsel şiddet faili olabilir”. Bu yüzden insanları statüleriyle değil karakter ve kişilikleriyle analiz etmek gerek. Öğrenilebilen şiddet ancak onu besleyen toplumsal algının dönüşmesiyle önlenebilir.

Kadınların şiddet görmediği, ötekileştirilmediği, çocuk yaşta evlendirilmediği ve kalbi-aklı ile ön planda tutulduğu bir dünya olması dileğiyle…

Dyt.Hülya ÖZEL

BİR KALP BİN UMUT PLATFORMU-KADIN BİRİM BAŞKANI

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER