Yaz aylarının ışık yılı kadar uzakta olduğunu, havaların giderek daha da soğuduğunu ve sonbaharın tüm etkileriyle hakimiyet kurduğunu düşünüyor olabilirsiniz.
Aslında tüm bu olumsuzluklara rağmen sonbahar, içerisinde birçok güzelliği barındırıyor.
Bu güzellikler denilince elbette ilk akla gelen sararmış yaprakların yarattığı büyüleyici güzellik oluyor.
Albert Camus’nün dediği gibi ‘Sonbahar her yaprağın çiçek olduğu ikinci bahardır.’
İlkbahar yeniden doğuş ve yenilenme mevsimidir.
Tabiat kış uykusundan uyanır ve canlanır.
Bahar bir anlamda hayata tutunmak, barışmaktır.
Yeni filizlenen fidan gibi, tohum gibi, yeni hayata atılan ilk adımlar gibidir ilkbahar.
Tıpkı toprağın canlandığı gibi insanların hayata bakış açıları da canlanır ve yenilenir. Bahar kış ile yazın arasında bir cennettir adeta.
Mevsimlerde insanlar gibi filizlenir, doğar, büyür, yaşlanır ve ölür.
Çocukluk, gençlik ve yaşlılık dönemleri yaşar insanoğlu, tıpkı mevsimler gibi. Büyüdükçe çocukluğunu ve eski günleri arar olur.
Yani ilkbaharımızı ararız. Şimdi sonbahara girdik. İlkbaharın güzelliklerini tattıktan sonra sonbaharı tatmaya başlıyoruz.
Sararan yaprakların dökülmesi tıpkı insanın yaşlanması ve ölüme yaklaşması gibi.
Biz insanlarda ilkbahar yani çocukluk, Yaz mevsimi yani gençliğimiz, Sonbahar yani yaşlılığımız ve yavaş yavaş ölüme yaklaştığımız mevsimlerdir.
İnsanoğlu sonbaharında hep ilkbaharını arar.
İlkbaharında yaşadığı ve yaşayamadığı günleri arar.
Tabi İnsanoğlu ne yaparsa yapsın ilkbaharına dönemez.
Bizimde tıpkı mevsimler gibi bir sonbaharımızın olduğunu unutmayalım.
Unutmayalım ki, kimseyi kırmadan yardımlaşmadan uzaklaşmadan güler yüzümüzü eksiltmeden sonhabarımıza ulaşalım.
Bunu yapmadan sonbaharımıza gelirsek pişmanlıklar fayda etmeyecektir.
Her mevsimimizi tadında ve sonbaharımızda pişmanlık duymayacağımız şekilde yaşayalım.
YORUMLAR