Ortadoğu’da yaşıyoruz.
Bu belki de bizim en büyük sınavımız. Gözyaşının, kanın, katliamın, fakirliğin, sömürgenin, ölümün olağan bir şey olarak görüldüğü ve ‘ kötülüğün büsbütün egemen olduğu’ bir yer burası.
Ve bu durum bizim her şeyimize etki ediyor.
Dinlediğimiz müziğe, yaptığımız tatile, birini sevmemize, düşüncelerimize, yürüyüşümüze, sağlığımıza, acıya acıya acıya
Bütün hayatımız bu acı çerçevesinde ilerliyor. Her hareketimiz bir acı ve arabesk taşıyor.
İbni Haldun der ‘coğrafya kaderdir’
Peki bu bizim kaderimiz mi. Ya da kader deyip çekilmek mi lazım bir köşeye.
Hayır, kesinlikle hayır.
Kader deyip çekilmek olmaz. Olmamalı…
Daha iyi bir hayatı hakkediyoruz diyebilmeliyiz. Bunu herkese ve her yerde söyleyebilmeliyiz.
Günde 12 saat çalıştırıp asgari ücreti bile çok gören patrona da diyebilmeliyiz.
Toprağımızdan bütün madenleri çıkarıp bizi sömürdükten sonra bunu başka güçlerle yiyen yöneticiye de diyebilmeliyiz.
Yıllarca halkın cebinden çıkarıp kendi cebini dolduran siyasetçilere bunu diyebilmeliyiz.
Daha iyi bir yönetimi, daha iyi bir güvenliği, daha iyi bir hayatı, daha iyi bir sağlığı, daha iyi bir ekonomiyi, daha iyi bir eğitimi, daha iyi bir ülkeyi, daha iyi bir dünyayı hakkediyoruz.
Birilerinin bunun farkına varması gerek. Öncesinde de milyonların bunu demesi, bağırması lazım.
Etrafınıza bakın.
Ciddi anlamda kaliteli bir eğitim bir sağlık hizmeti alabiliyor muyuz?
Şehirlerimiz ne kadar güvenli, ne kadar temiz, ne kadar dayanıklı, ne kadar konforlu?
Emeğimizin ne kadar karşılığını alabiliyoruz?
Hukuk ne kadar uygulanıyor ve ne kadar güveniyoruz hukuka?
Böylesi bir haldeyken dünyanın bizi kıskandığı söyleniyor. Kimsenin bizi kıskandığı falan yok. Öncelikle bu yalanları bir kenara atmamız gerek. Dünyanın en büyük emek sömürüsünün yaşandığı coğrafyada yaşıyoruz. Kim bizi kıskanıp da ne yapsın.
Bebeklerimiz kaliteli bir sağlık hizmeti almıyor, okullarda eğitim adı altında çocuklarımızın kafası boşaltılıyor, gençlerimiz hiçbir eğitim kalitesi olmayan üniversitelere maruz kalıp beyinleri sömürülüyor, mezunlarımız iş bulamıyor, kimi dağda kimi şehirde öldürülüyor. İş bulan yok mu elbet var.
İş bulanlar 30-40 yıl insanı yaşam standartlarının altında maaşla çalışıyor. Sonuçta emekli oluyor. Emeklilikte aldığı maaş ile kira ve faturalarını bile ödeyemiyor.
Kim bu şartlardaki insanları kıskanır ki. Siz kendinize sorun böyle bir insanı kıskanır mısınız.
Halimiz aynen bu. Bir toplum, bir coğrafya daha ne kadar kötü olabilir ki?
Bu dünyadaki birkaç yıllık hayatımızda insanca yaşamak ve çocuklarımızın, yeğenlerimizin gelecekleri için, insanca yaşam için her zaman tekrarlayarak söylemeliyiz;
Daha iyi bir hayatı hakkediyoruz.
YORUMLAR