Nasıroğlu Külliyesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen programa, kadınlar yoğun ilgi gösterdi.
“Kudüs ve Şehadet” temalı etkinlik, Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayarak, şiirler, ilahiler ve sinevizyon gösterimiyle devam etti.
Türkçe ve Kürtçe yapılan konuşmalarda, Kudüs’ün özgürlüğü ve şehadet kavramının önemi vurgulandı. Katılımcılara, Kudüs davasına sahip çıkma ve şehadet ruhunu yaşatma çağrısı yapıldı.
“Şehadet yüce İslam davası uğruna candan, canandan vazgeçmektir”
Programda konuşma yapan Yazar Arzu Demir, şehadetin tüm nesillere ve çağlara bir çağrı olduğunu söyledi.
Şehadetin, emanetinin sahibine en güzel sunumla, sahibinin hoşnut olacağı şekilde iade etmek olduğunu vurgulayan Demir, “Şehadet yüce İslam davası uğruna candan, canandan vazgeçmektir. Şehadet dünya hayatında tutsak olan ruhun ahiret âleminde can bulmasıdır. Şehadet Allah ile yapılan çok kârlı bir ticarettir.” dedi.
“Filistinli kardeşlerimiz canlarını ve mallarını mübarek belde için feda ediyorlar”
Bu ayda nice liderler, âlimler ve sıddıkların şehit olduğunu, olmaya da devam ettiğini belirten Demir, “Habil ile başlayan Yahya ile Zekeriya ile gelen Uhud’tan, Bedir’den gelen Kerbela ile taçlanan bu çağrıya nice yiğitler lebbeyk demiştir. Pak ve değerli kanlarını i’layı kelimetullah için seve seve vermişler ve vermeye devam etmektedirler. İsimlerini bildiğimiz veya bilmediğimiz birçok Filistinli kardeşimiz yaklaşık bir buçuk senedir canlarını ve mallarını, çevresi Allah tarafından mübarek kılınan beldenin muhafazası için vermişlerdir.” diye konuştu.
“Cihadı hayatımızdan çıkardık, işgal edilmemiş ülke kalmadı”
“Maalesef bugün İslam’ın en önemli rükûlarından biri olan cihadı hayatımızdan çıkardık, içini boşaltıp başka manalar verdik.” diyen Demir, “Onun neticesi olarak şu küreyi arzda işgal edilmemiş Müslüman ülkesi, işgal edilmemiş Müslüman zihni yoktur. Gerek fiziki olarak gerekse de kültür ve kültürel olarak işgal edilmemiş hiçbir Müslüman ülkesi kalmamıştır. Kalplerimizi dünya ile o kadar meşgul ettik ki yaratılış gayemizi unuttuk. Bunun neticesi olarak, biz de olması gereken cesareti Allah bizden aldı, korkak olan kâfirlerin gönlüne koydu. Lakin Gazze’de ölümü korkutan, ölümü öldüren yiğitler meydana çıkınca süper güçler bile korkak fareler gibi kaçıp dağılmak zorunda kaldılar. Gazzeli mücahitler sayılarının ve askeri teçhizatlarının azlığına rağmen siyonistlere ve destekçilerine meydan okudular.” ifadelerini kullandı.
“Kudüs’te şehit olmak, bir aşk hikayesinin sonudur”
Tüm Müslümanların, Gazze’deki Müslümanlar gibi Peygamberler mirası olan cihadı yeniden kuşanıp bu davaya sahip çıkması gerektiğini vurgulayan Demir, şöyle devam etti: “Allah indinde en şerefli, en aziz dava tevhit davasıdır. Yeryüzünün var ediliş gayesi de budur. Peygamberler onun için gönderilmişlerdir. Kutsal kitaplar onun için indirilmiştir. Bu yüzden can bu davaya kurbandır. Kudüs’te şehit olmak, sadece fiziksel bir ölüm değil, aynı zamanda bir aşk hikayesinin sonudur. Bu aşk Allah’a, Peygambere, yüce İslam dinine ve kutsal vatana duyulan derin bir bağlılıktır. Şehitler geride bıraktıkları mirasla ölümsüzleşmişlerdir. Onların fedakarlıkları, teslimiyetleri, cesaretleri bizlere ilham kaynağı olmuş ve mücadele azmimizi artırmıştır. Şehitlerin isimleri ve hikayeleri sonsuza dek nesilden nesile anlatılarak tüm Müslümanların hafızasında yaşayacaktır.”
“Filistinli anneler de erkekler gibi direnişte çok zorluk ve zahmetler çekti”
Filistinli annelerin Filistin davasına sahip çıktığını ifade den Eğitimci Hatice Öztürk, “Filistinli anneler de erkekler gibi gözaltına alındılar, zindanlara konuldular ve şehid edildiler. Annelerin omuzlarında çok büyük bir yük olduğunun farkındaydılar. Filistin topraklarında yaklaşık 100 yıldır israil işgali devam etmektedir. Filistin anneler bu süreçte pek çok zorluk ve zahmet çektiler ve halen çekmektedirler. Bu kadar zorluk ve sıkıntılara rağmen Filistinli anneler toprakları terk etmeyerek mücadelelerine devam etmektedirler.” diye konuştu.
“Her bir anne bir Selahaddin-i Eyyubi yetiştirmeli”
Filistinli her bir annenin bir Selahaddin-i Eyyubi annesi olmak istediğini ve bunun da tüm Müslüman bayanların arzusu olması gerektiğini belirten Öztürk, “Filistinli anne, doğan her bir kız çocuğuna annesini tanıtmadan önce Mescid’i Aksay’ı öğretmektedirler. Filistinli anneler çocuklarını da yanlarına alarak bir asker gibi Mescid’i Aksay’nın önünde nöbet tutmaktadırlar. Bu şekilde Allah’ın onlardan razı olmasını diliyorlar. Bebekler doğdukları gibi mücadeleyi annelerinden öğrenmektedirler. Bizlerin de Filistinli anneleri örnek almamız gerekmektedir. Filistinli çocuklar annelerinden iman, fedakârlık ve mücadele öğrenmektedirler. Çocuklarımızın da Filistinli çocuklar gibi olmasını istiyorsak emek vermemiz gerekmektedir. Filistinli her bir anne; bir Selahaddin’i Eyyubi annesi olmak istemektedir. Bu istek bizler için de olmalı ve çok zor değildir. Yeter ki nefsimizle baş edebilelim.” şeklinde konuştu.