Zordur yaşamak…
Mücadele ve direnç en önemli kavramlar olarak yaşam alanında insanın sığınacağı önemli sığınaklar olmakta.
İnsanın her ne kadar pasif yönleri ve zayıf özellikleri olsa da bir o kadar güçlü ve aktif yönleri var. Çünkü insan çok yönlü ve değişken tabiatlı bir varlık olmanın fırsatıyla hayat rotasında sosyal ilişkilerde bulunur ve toplumsal iletişim yoluyla insanlarla ortak yaşamın gereklerini yerine getirir.
Önemli olan ihtiyaçların giderilmesidir. İhtiyaçların giderilmesi insan için en önemli eylem ve hayat amacıdır. İhtiyacı karşılanmayan insan farklı tepkilerle sahip olduğu değişik karakterleri ortaya çıkararak normal olmayan davranışlar sergiler.
İhtiyaçların karşılanması ile birlikte insan için ayakta kalma başarısı gerçekleşir.
“Ayakta kalmak” insanın kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmesi, kimseye muhtaç olmaması, kendi iradesi ve potansiyeliyle yaşamını sürdürme becerisi göstermesi, kendi potansiyelini geliştirerek ve yeteneklerini kullanarak hayatını kolaylaştırarak sağlıklı olabilmesi, aidiyet hissiyle sosyal ilişkilerini sürdürme başarısıyla toplumsal yaşamın olağan seyrine katılabilmesidir.
“İhtiyaçların giderilmesi” insana gereken yaşamsal donanımların kazanılması için girişimde bulunulmasıdır. Çünkü insanın ihtiyaçları sınırsızdır. İhtiyaçların giderilmesi bir üst ihtiyacı doğurmaktadır. Sona ermeyen ihtiyaç giderme konusu temel hayat gereksinimi olan yeme, içme, uyku ve diğer bedensel gereksinimleri olduğu gibi sosyal hayatla alakalı ortak yaşam etkinlikleri ile psikolojik dünyanın açlığı hissedilen paylaşımlar da olmakta.
Bu manada insanın kendisine yetmesi ve ayakta kalacak şekilde ihtiyaçlarını gidermesi temel felsefedir.
İnsan zayıf bir varlık dedik ya…
Kimi zamanlar duygularına veya yaşam koşullarına karşı direnci azalan insan, ihtiyaçlarını karşılama zorluğu çekerken ayakta kalabilme sıkıntısı yaşayabilmekte. Önemli olan nokta, yaşamın her anında insanın ihtiyaçlarını giderme konusunda sağlam iradeli olması ve duygusal hayatın heyecan hislerini dengesiz hale dönüştürecek yollardan uzak tutmasıdır.
“Yere düşmek” deyimi insanın zayıf anlarında ve değişik karakter ve kişilikte olan canlı varlığın duygusal dünyasında meydana gelen yaşamdan kopma anlarının yarattığı etkilenme halidir. İnsanın acı ve üzüntü duyarak hayat koşulları karşısında beklentilerine yanıt alamamasıdır.
Değişik nedenlerle hayat mücadelesinde zamansal çöküşler yaşamak veya maddi konularda istenen seviyelerde kalamamak anlamında karşımıza çıkan yere düşmek deyiminin çaresi “Toparlanma” ve “Kabullenerek mücadeleye devam etme” mantığı olmakta.
İnsan, zamanlar ve mekânlar bütünlüğü ile çevrelenen yaşam alanlarını mücadeleci ve savaşçı bir ruhla doldurmalıdır.
Direnç göstermesini sağlayan güçlerin ifadesi olan irade, yetenek, düşünme becerisi ve ihtiyaçları giderme isteği sayesinde ayakta kalabilme fırsatı yakalayan canlı varlığın kaçınması/uzak kalması gereken zaman/mekân zayıflık ve zafiyet gösterme anları olmalıdır.
Yere düşmek yeniden kalkmanın ve güçlü bir dirençle yaşama bağlanabilmenin başladığı zaman dilimini işaret eder. Çöküntüler ve bunalımlar, yeniden doğuş manasında ruhsal gerçekliğin hayata tutunma bağlarını güçlendirmenin yollarının ilk adımları olmalıdır.
Kaçınılması gereken diğer bir yol da bedenin mutlak var oluşuna ve yaşam hakkına son vermenin zayıflığını göstermemektir. Kendi gerçekliğinin farkında olarak mücadeleci ruhumuzu hareketlendirecek iradeye yönelmektir.
Hayat sürprizleri, acıları, mücadelesi, zorlu koşulları ve insana değer katan donanımlarıyla önümüzde duran bir gerçeklik olarak insana zaman ve mekân hakkı sunuyor. Yapılması gereken yaşama bağlılık ve mücadeleci ruh dinamiklerini ortaya çıkarmak.
YORUMLAR