SAHTE ALKOL TUZAĞI VE YENİ BİR ZEHİRLENME ÇEŞİDİ

Hayatımızla oynamayı seviyoruz!

“Ölümle dans etmeyi sevenler kulübü” ne üye olmayı hiç yadırgamayan bir toplumsal yapının fertleri olarak her geçen gün şaşkınlıkların ve garipliklerin en dip noktasını yaşıyoruz.

Hayata karşı bu kadar anlamsız ve amaçsız olmamalı…

Bu kadar basite alarak, yaşamı önemsenememe sınırları zorlanmamalı…

Yaşamı değersiz görüp insan doğasına aykırı eylemlerde ve girişimlerde bulunulmamalı…

Çünkü hayat insana verilen bir fırsat olduğu kadar insana tahsis edilen değerli bir zaman ve mekân sahnesidir. Fırsat ve hak olarak verilen yaşam sürecini insanın kendine zindan etmesi gariplik ve şaşkınlık yaratmakta.

Zaten yeterince yaşamımıza darbe vuran şeyleri yapıyoruz. Doğal beslenme zincirinden koparak suni gıda ve yiyecek alternatiflerini hayatımıza katmakla ölüme davetiye çıkarmayı beceriyoruz.

Hava, su ve toprak kirliliğine yol açan etmenleri sınırsızca kullanarak kendimizi ve çevremizi zehirleme gayretlerine istemeden de olsa devam ediyoruz.

Öylesine zehirleyici unsurları yaşamımıza katmayı becermişiz ki farkında olmadan sağlıksız bir hayatın ve yaşamı sonlandırma sebebi olacak etmenleri garipsemeden, ihtiyaç diye kullanmayı adet haline getirmiş vaziyetteyiz.

Alkol de bu konuda örnek gösterilecek iki ana etkenden biri. Uyuşturucu gibi insan bedenine ve yaşamına ağır hasarlar veren bu iki unsurun “insanın doğal ortamında ve sosyal çevresine ne işi var?” anlamak mümkün değil.

Alkol ve uyuşturucu kullanımının insan sağlığının ortadan kalkmasına ve insan yaşamını sonlandırmasına sebep olan hasarların tetikleyicisi olduğu gerçeğini bir kenara not alarak söylemek gerekirse, benimsenecek bir taraflarının olmadığı söylenebilir.

Bırakın benimsemeyi, asla sıcak bakılmaması gereken iki ölümcül unsur olarak insanların hem bedensel hem de zihinsel açıdan büyük problem yaşadığı alkol ve uyuşturucunun sadece keyif veren boyutuyla kullanımını meşru görmek hiç mümkün değil.

İnsanlar, son günlerde sebep olduğu ölümlerin sorgulamasını yapmadan sınırsızca alkol tüketimine devam ederken; Alkolün olağan üretiminin verdiği zararlar bir tarafa sahte alkol üretimiyle kullanmaya çalıştıkları maddelerin kendi sonlarını hazırladığının farkında değiller.

Yazının hazırlandığı an itibariyle son dört gün içerisinde 38 kişinin sahte alkolden öldüğü haberlerde dile getiriliyordu. Bunun dışında tedavisi sürenler ayrı bir başlık oluşturuyor.

Alkol satışı yapılan yerlerin çoğu kapatılırken, alkol üretimi yapılan yerlerin kamera görüntülerinde insanların umarsız tavırları ilginç manzaraları önümüze seriyor.

Alın size yeni bir zehirlenme çeşidi…

Alın size insanın kendi varlığına son verme gayretiyle takındığı umursamazlık hali…

Sadece ucuza mal etme endişesiyle ve hiçbir güvenceye başvurmadan tedarik etme alışkanlığıyla; Sadece ve sadece keyif amaçlı alkol tüketimi alışkanlığının ortaya çıkardığı görüntülerin bize verdiği mesaj “Yaşam basite alınması gereken bir süreçtir” olmakta.

İçime sinmeden dile getiriyorum, ama alkolün de orijinali var ve kullanıcıların tüketeceği ve kullanıcıyı zehirlemeyecek çeşitler var. Ucuza mal etmek ve daha fazla tüketebilmek adına insanı zehirleyecek şekilde üretilip pazara sunulmasıyla karşımıza ölümcül vakalar çıkıyor.

Yasal olmayan yollarla üretilen ve insan sağlığını alt üst eden “Sahte alkol, içki üretiminde kullanılan Etil Alkol yerine Metil Alkol ve benzeri kimyasal içeriklerin kullanılmasıyla ucuza mal edilen içecekleri” ifade eder.

Ucuz maliyet ve yasa dışı işletmeler/kişiler tarafından Metil Alkol ham maddesiyle, sahte bandrol ve etiket kullanılarak piyasaya sürülen, içine katılan aroma ve renklerle cazip hale getirilen sahte alkolün önümüze serdiği manzara ölüm vakaları olmakta.

Tabi hayatta kalanlarda körlük, böbrek yetmezliği, sinir sistemi tahribatı ve solunum yetersizliği gibi önemli hastalıklara da yol açmakta.

Sahte alkol, dini ve ilahi kaynaklar ile inanç sistemimizin asla uygun görmediği bir unsurdur. Bu izin verilmeyen seçeneğin özünde sağlıklı insan ve bilincine sahip birey modeli yatar. Çünkü bedeni ve zihni zarara uğratmasının yanında bilinç ve şuur halini ortadan kaldırması yönüyle de insan hayatında yer alması asla caiz görülmez.

Yazık demekten ve insanların kendi yaşamlarına ağır darbe vuran girişimlerine üzülmekten başka çare yok.