Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Batman Pusula

KÜRESEL ISINMA

Doğal olanı bozan ana unsur insanın kendisi aslında…

“Doğal Çevre” ve “Beşeri Çevre” diye iki kısma ayrılan insanın yaşam alanlarının, sağlıklı bir yapıda olması ile tahrip edilerek bozuk bir ortam sunması arasında sıkışan insanoğlunun seçimi, farkında olmadan bozucu yönlü olmakta. Çünkü kendine, çevresine, yaşam alanlarına, doğal ortama ve verilmiş emanete zarar veren, yine düşünen ve iradesi ile hükmeden varlık olarak insan!

Mesele, insanın kendisine zarar vermesi değil; Doğayı, tabiatı ve elemanlarını yıkıma uğratarak, varlığı ve varlığın hayat bulduğu mekânı ortadan kaldırarak, yaşam hakkını canlılara tanımama dürtüsü…

Çünkü insan doyumsuz ve tatmin edilemez dürtülere, ihtiyaçlara sahip. Olanı korumak veya eldeki ile yetinmek, göz ardı edilen bir yaşam modelinin dünyaya hâkim olma düşüncesinin uzantısı durumunda. Yetinmemek, daha fazlasını istemek ve egemen olmak idealinin sınırsız kazanç sağlama düşüncesiyle birleşmesi sonucu ortaya çıkan görüntü yıkım, tahribat, bozma, doğalı sonlandırma ve yaşam alanlarını sağlıksız hale getirme olmakta.

Küresel Isınma da insanın kendisine ve doğaya verdiği zararların bir uzantısı olarak yaşam alanlarını zehirlemenin, sağlıksız hale getirmenin bir diğer adıdır.

Küresel Isınma, yeryüzünün ve denizlerin sıcaklığının artmasına neden olan iklim olaylarına insan tarafından yapılan etkilerin adı olarak, havadaki karbondioksit gibi bazı gazların fazla yayılması ile meydana gelen atmosfer değişikliklerinin genel tanımlamasıdır.

Yani doğal iklim olayları ve atmosfer değişikliğine, sanayi ve üretim tesislerinin kullanılması sonucu, insan tarafından sebep olunan gazların ve zehirlerin etkisiyle zarar verilerek sıcaklık ortalamalarının artmasına denir.

Çünkü insanoğlu, enerji adı altında fosil yakıtları, sanayi hammaddelerini kullanmakta ve yanlış arazi kullanımı ile orman-yeşil alan yetersizliğine neden olmakta. Zehirli gazların ortaya çıkmasına sebep olmanın yanında, zehirli gazları ortadan kaldıracak etkenleri hayata geçirmediğinden, yeryüzünün enerji dengesini bozarak havaya farklı ve aşırı derecede kötü karbon salınmasına yol açmaktadır.

Tabi sıcaklık artışları ile birlikte hava olayları ve iklim değişiklikleri, deniz sularının yükselmesi, sıcak hava dalgalarının artışı, yüksek yağış miktarları ve sel olayları, bazı bölgelerde ise kuraklık oranın yükselmesi gibi doğal ve beşeri yaşamı derinden etkileyen değişimlerin ortaya çıktığı görülebilir.

Sorunların fazlalığı, bazı tedbirlerin varlığını zorunlu kılıyor. Küresel ısınma ve verdiği iklimsel zararların alınması gereken tedbirleri noktasında neler mi var?

Zehirli gazların havaya salınımını kontrol altına almak!

Hepsi bu…

İnsan ihtiyaçlarının üretimi için kullanılan sanayi kuruluşlarının, fabrikaların, enerji üretim merkezlerinin, nükleer çalışmaların, araç ve makinelerin vb. gibi zehirli gazların kaynağı unsurların ihtiyaç oranında ve denetim çerçevesinde kullanılması!

Ayrıca ulusal ve uluslararası anlaşmalar ile belirlenen ilkelerin, tüm ülkeler tarafından uyulacak şekilde hayata aktarılması önemli adımlar olacaktır. Ama Batı ve Doğu ülkelerinin tamamının uyacağı ilkelerin hassasiyetle uygulanması ana konudur.

1992 yılında ilkeleri belirlenen ve 1997’ de anlaşma metni oluşan, yeni yüzyılın başlangıcı ile birlikte küresel ısınma ve iklim değişikliği tehlikesine karşı atılan adımların en önemlisi olan Kyoto Anlaşması yapılarak, tüm ülkelerin ortak hareket etmelerini sağlayan önleyici tedbirleri kapsayan bir genelge yayınlanmıştır. Her ne kadar ABD bu anlaşmayı tanımayıp, karşı harekete geçmişse de atılan adım önemli idi.

 2015 yılında Paris toplantısında yeniden bir bilinç oluşturulmak istense de ABD’ nin karşı tavırları ve tutarsızlığı ile kendi çıkarları etrafında uzak kalması, sorunu ortadan kaldıramamakta. Çünkü ABD başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesi sanayi ve nükleer enerji kaynaklarının işlendiği-üretildiği merkez-tesislerini kendi ülkelerinde değil, Asya ve Afrika ile Uzak Doğu ülkelerinde kurarak işletmeye başlamış durumda!

Çözüm üretilememesinin temelinde bazı ülkelerin mevcut veya yeni açılacak deniz yolu işletmeciliği alanında kazançlı ticaret anlaşmalarına imza atacak olmaları yatıyor.

Küresel ısınmayı veya iklim değişikliği olayını durdurmak veya havaya zehirli gaz salınımını azaltmak amacıyla ortak hareket etmek veya engel olacak resmi imzalar altına girmek işlerine gelmiyor.

Küresel ısınma ile açılma ihtimali yükselen Kuzey yolu ve ticaret kavşaklarının yanında, henüz rezerv durumda çıkarılmayı bekleyen zengin petrol ve maden yatakları ile milyarlarca metre küp doğal gazın varlığı iştah kabartan zenginliği önlerine seriyor. Zira küresel ısınma ile on iki ay buz altında kalan araziler azalarak maden işletmeciliğine iklim olarak da uygun şartlar yaratıyor.

Bir noktada siyasi gücü elinde tutan ve dış politikasını enerji kaynakları başta olmak üzere, yer altı zenginlikler ile sanayi hammaddeleri üzerine kuran ülkelerin, Ortadoğu’ da sıkışan mücadele alanlarını, geniş çerçevede Uzakdoğu ve kutup çevresine kaydırma düşüncesi ile arayışlara girmesinin vereceği kazançları sorgulamaları, insanlığa gelebilecek tehlikelerden önce geliyor.

Çevre felaketleri, afetler, iklimlerin bozulması, sel ve aşırı sıcaklıklar sonucu insan kitlelerinin mülteci konuma düşme pozisyonunu yaşayacak olmaları pek umursanmıyor. Ya da enerji ve hammadde tedarik etmek adına, hakları olan kaynakları yerli halka kullandırmayan güçlerin, halkı fakirleştirme ve yoksul-muhtaç bırakma amacıyla sömürü mantığını ön planda tutma gayretlerinin sonucu ekonomik-siyasi kriz dönemleri olmakta.

Terbiye etmenin toplumsal temel dinamiği, insanları ihtiyaçlar, gelir seviyesi ve ekonomi alanında kısıtlamaya tabi tutmaktır. Günümüz dünyasının yaşayan halklarının içinde bulunduğu yetersizliğin ve muhtaçlığın temelinde bağımlılık yaratmak, yönetim alanında hareket imkânı bırakmamak ve sınırsız bir tüketim kültürü doğurmaktır.

Kapitalizm dedikleri bu olsa gerek…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER