Kavramlar dünyası…
Kafa karıştıran gerçekliklerin ve uygulamaların ne olduğunu açıklamada ve insan hayatında karşılaşılan durumların tanımlanmasında görev edinen temel kaynak… Öyle ki, tanımlama getirilmesine rağmen bazen kavramların da yetersiz kaldığı anlar bile oluyor.
Çünkü yaşam ve hayatın merkezi olan insan olgusu için tanımlamalar, açıklamalar, araştırmalar, iddialar son bulmamakta, her geçen gün olaylar, olgular, insan, evren ve varlık için yeni düşünceler ve veriler ortaya çıktığından dolayı yeni tanımlama aracı kavramlara başvurulması kaçınılmaz olmakta.
Deizm ve Teizm kavramlarının zihnimizde uyandırdığı izlenim de ihtiyacını hissettiğimiz açıklama ve tanımlamalar için aynı düşünceleri uyandırmakta. Dini literatürün kavramlarından olan bu iki inanç kültürünün veya şeklinin hayatımızda edindiği yer, ne anlam taşıdıklarını anlamamız ihtiyacına yol açıyor.
Kavramlar dini alanın inanç sistemleri ile ilgili olunca, hayata inanç ve din olgusu açısından bakışımızı ilgilendirince doğrusu tepkisellik ve cephe oluşturma durumları da hemen alevleniyor. Çünkü inanç noktasında zaten tek bir sistem olmamakla birlikte, kendi inancımızın ve dini değerlerimizin doğrulunu da asla tartışma konusu yapmamaktayız.
Temel inanç sisteminin ve Allah inancının tartışılacak hiçbir yönü olmadığının altını çizerek, tarihsel geçmişte birçok farklı uygulamaların, inanç kültürlerinin, dini ritüellerin ortaya çıktığını ve milyonları peşine taktığını görebiliyoruz.
Bırakın üç büyük din konusunda insanların bölgesel ve kültürel inançlarının farklılığını, bu büyük dinlerin kendi içerisinde bile aykırılıkların, farklılıkların, uygulamaların olduğunu görüyoruz.
Tek sorun yaratıcı gücün varlığı ve yokluğu ile ilgili yapılan tartışmaların insanlar tarafından art niyetli kullanılması. İslam dinin son ve tek din olarak insanlara sunulmasının ve peygamber efendimiz tarafından uygulama biçimlerinin insanların önüne sürülmesinden sonra diğer iki büyük dinin tahrif edilmesinden dolayı hiçbir yükümlülükleri kalmamasına rağmen hala varlıklarını sürdürmesini sağlayan kitleler tarafından yaşama ihtiyacı hissediliyor.
Ama asıl büyük problem İslami çerçevenin genel ilkelerine rağmen insanların zaman içerisinde farklı İslami kültürler oluşturması, farklı mezhep inançları ortaya çıkarması, bölgesel ve etnik kimlikler ortaya çıkararak din olgusunun tahrip edilmesine yol açan ve insanları yoldan çıkarmaya yönelten uygulamaları-inançları alet edecek siyasi-etnik araçlar haline dönüştürmesidir.
Ortaya çıkan farklılıklar öyle boyutlara ulaştı ki din içerisinde inançsızlıkların doğmasına, Allah inancının sarsılmasına, yaratıcı gücün tartışılmasına engel olunamamıştır. Bir de yetmezmiş gibi madde ve ruh gibi iki unsurunu bir araya getirerek müthiş bir varlığı yaratan Allah inancı konusunda bile şüphelerin doğmasına yol açılmıştır.
Hala farklılıkların ardına sığınmayı, dini konularda olmayan şeyleri tartışmayı, dini kültüre kurban etmeyi, inancın doruk noktası olan yaratıcımızın mutlak hâkimiyetini sorgulamayı bir tarafa bırakamıyoruz.
Ateizm denen ve dini inanç noktasında özgür davranmayı kendine ilke edinen, varlığı ve evreni oluşum konusunda kendi haline bırakarak mutlak gücü reddeden anlayış gibi insanları peşinden koşturan değişik türde kavramlar karşımıza çıkmakta. Deizm ve Teizm kavramları da aynı isyan halinin “Tanrı yoktur” ilkesine indirgenmiş hali olarak zihinlerin bulanmasına neden olan kavramları ifade ediyor.
Öz olarak Yaratıcı gücü yani Tanrı anlayışı kabul etmeme konusunda tartışma alanı yaratan kavramlardan Deizm, evreni yaratan gücü kabul eden, Tanrı’ nın var olduğunu benimseyen, ama bir kenarda durarak varlığa, dünyaya, evrene müdahale etmeyen bir inancı taşıyan kişiler kategorisini işaret eder. Tek tanrı inancının gereği olarak akıl olgusuna ağırlık veren, somut gerçekliği dinsel-ilahi bilgi dışında temellere oturtan, üç büyük dini reddederek evrenin işleyiş tarzını doğal mantık üzerine kuran kavramdır.
Teizm ise tam tersine en az bir tanrının olduğuna ve tanrı veya tanrıların insanlığı, dünyayı ve evreni yönettiğine inanırlar. Tanrılar evreni yarattıktan sonra başıboş bırakmayarak onlarla iç içe kalmaya devam etmektedirler.
İnanç farklılıkları ve kutsal dinlere olan güven kaybının ortaya koyduğu Tanrı inancının zayıflığının özünde kültürel etkiler, zaman ve şartların değişimi, insani müdahaleler bulunmakta. Semavi dinlerin sahip olduğu tek Allah inancının sarsılması ile aykırı kavramlar ortaya çıkarak zihinleri tahrip eden inançların canlılık kazanmasına yol açılmıştır.
Teizm kavramı, Yunan mitolojisinde olduğu gibi çok tanrı inancı ile insanların yönetildiği, evrenin işleyişini sürdürdüğü, insanlaşan tanrıların yeryüzünde bulunduğu ve kin-sevgi gibi duygular taşıdığı somut inanışları önümüze seren akılcı inançları ifade ediyor. Ya da hiçbir müdahalede bulunmayarak insanı özgür bırakan, dünyanın varlık kazanması dışında mevcut durumu dışarıdan izleyen bir yaratıcı fikrinin savunuculuğu yapanların garipsenen izlenimlerini karşımızda görüyoruz.
Tamamen akıl ve somut veriler ile hareket eden ve inanç ile duygu boyutlarını soyut kabul ederek, madde dışı unsurları reddeden anlayışların Ahlakı, evrensel ilkeleri, değerleri kabul etmemesini çağdaş zihniyetin gereği kabul eder olduk.
YORUMLAR