Batman Barosundan Batman parka kadar yürüyen kadın avukatlar, burada basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasını okuyan
Kadın Hakları Merkezi Başkanı Av. Ayşe Nur Demir şu ifadelere yer verdi; “2024’ün ilk 9 ayında 295 kadın erkekler tarafından öldürüldü. 184 kadın şüpheli şekilde hayatını kaybetti. Kadın cinayetlerinin arttığı gerçeği her gün biraz daha kendini gösteriyor.
21 Ağustos günü ansızın ortadan kaybolan henüz 8 yaşında olan Narin’in cesedi tam 19 gün sonra bulundu. Narin suya gömülü çuvalın üzeri taş ve çalılarla kapatılmış bir şekilde bulundu. Küçücük bir çocuğun vahşice işlenen katlinin adeta kendisinin bedeni gibi gizlenildiği suya gömülerek üstünün taşla kapatıldığına şahitlik ettik.
İstanbul’da 4 Ekim Cuma günü, İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil adlı 19 yaşındaki iki kadın, Semih Çelik adlı erkek tarafından vahşice öldürüldü. Bizler basına servis edilen videolardan vahşete anbean tanıklık ettik. Vahşice katledilen İkbal’in Katili Semih Çelik tarafından Edirnekapı surlarından atılan vücudunun parçalarını gören İkbal’in annesinin çığlıklarını yüreklerimiz dağlanarak seyrettik.
“rica” ettiği için öldürüldü
Ankara’da 14 Eylül’de Döne Bozdemir’in boşanma aşamasında olduğu erkek tarafından öldürüldüğüne şahitlik ettik. Döne Bozdemir’in öldürülmeden 2 gün önce koruma kararını ihlal eden Gafer Bozdemir hakkında ”zorlama hapsi” talep ettiği ve Ankara 12. Aile Mahkemesi’nin de Gafer Bozdemir hakkında 3 gün süre ile ”zorlama hapsine” tabi tutulmasına karar verdiği ortaya çıktı. Döne Bozdemir’in, Gafer Bozdemir’den ”şiddet gördüğü gerekçesiyle de hakkında pek çok kez şikayette bulunarak koruma tedbiri aldırdığı” öğrenildi. Failin elektronik kelepçesi olmasına rağmen, kolluk kuvveti müdahale etmek yerine telefonla arayıp katilden suç işlememesini “rica” ettiği için öldürüldü.
Van’da 27 Eylül’de yurttan çıkan Rojin Kabaiş, geri dönemedi. Arama çalışmalarının 18’inci gününde Rojin Kabaiş’ın cansız bedeni, Üniversitesinin sahilinden kara yoluyla yaklaşık 24 kilometre uzaklıktaki yerde bulundu. Ailesinin “benim kızım intihar etmez” sözlerini acı içinde seyrettik. Rojin ve daha binlerce kadın hayattan faili meçhul ve şüpheli şekilde Kadın kimliklerinden ötürü koparıldı. Onlar bir sayıdan ibaret değildi!
“İstanbul Sözleşmesi” bir kadın mücadelesi sonucu ortaya çıktı
Diyarbakır’da kocası tarafından, annesi katledilen kendisi de yaralanan Nahide Opuz davasında Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde bir kadının hayatını koruyamadığı için mahkûm edildi. Bu dava sonrasında Avrupa Konseyi tüm üye devletlere kadına yönelik şiddete karşı bir sözleşme düzenlenmesini istedi. İşte “İstanbul Sözleşmesi” böylesi bir kadın mücadelesi sonucu ortaya çıktı.
Maalesef ki İstanbul Sözleşmesi hiçbir zaman yeterli bir şekilde uygulanmadı. Kadınlar açısından her şeyden önce bu sözleşmenin hayati bir önemi var. Bu sözleşmeye sahip olmak bile kadınlar için son derece önemlidir. Maalesef ki 2021 yılında sadece cumhurbaşkanının imzasıyla hiç kimseye sorulmadan, kadınların sesleri duyulmadan, dikkate alınmadan bu sözleşmeye atılmış olan imza geri çekildi.
“Semih Çelik 1 yıl önce İkbal’i öldüreceğini anlatan video yayınladı”
Ancak coğrafyamızdaki kadın kurtuluş hareketi hiçbir zaman vazgeçmedi. Hem İstanbul Sözleşmesi’ni geri almak hem de kadına yönelik şiddeti her alanda dile getirmek için mücadelesini devam ettiriyor. Bugün ise Biz kadınlar için “çelik kalkan” niteliğinde olan 6284’ün uygulanmamasını konuşuyor, 6284 için mücadele veriyoruz. 6284’ün uygulanmayışı kadın cinayetleri ve şiddetin artışının asıl sebebidir. İkbali yıllardır ısrarla takip eden Semih Çelik, daha 1 yıl önce İkbal’i öldüreceğini anlatan bir video yayınlamasına ve hakkında defalarca şikayetçi olunmasına rağmen öldürüldü. 6284’ü etkin uygulamayanlar Döne’nin, İkbal’in ve katledilen kadınların önündeki esas engeldi. kadınların ceplerinde uzaklaştırma kararları varken öldürülmesine şahitlik ettik. Biz bu engeli ortadan kaldırmanın yolundayız. Onlar ve tüm kadınlar için 6284’ü uygulatacağız.
“Kadın cinayetlerine ve kadına şiddete şahitlik etmek istemiyoruz”
Bizim Diyarbakır surlarını Edirnekapı surlarına bağlayan, oradan tüm dünyaya açılan çok daha büyük bir meselemiz var; Çocukların ve kadınların hayatta kalma mücadelesi ve adalet arayışımız var. Kadınların yaşama, çalışma, barınma, örgütlenme, toplanma hakları sürekli ihlal ediliyor, temel hakları olan erişim özgürlükleri ise engelleniyor. Şiddete uğrayan kadınlarla ilgili açılan davalarda ve soruşturmalarda yargılamanın sonuna kadar erkek failler lehine bir süreç yürütüldüğüne sürekli şahit oluyoruz. Bizler artık kadın cinayetlerini, kadına şiddeti her geçen gün seyretmek, şahitlik etmek istemiyoruz. Kadınların haklarını HER İNSAN GİBİ KULLANIRKEN, SOSYAL VE EKONOMİK HAYATTA ERKEKLERLE EŞİT OLUŞUNU SEYRETMEK İSTİYORUZ.
Filistin’de ve Dünyanın dört bir yanında kadınlar hala savaş mağduru oluyor. Kadınlar ve kız çocukları hem savaşların en büyük mağduru oluyor hem de savaşlar sonucunda mülteci ve sığınmacı göçleriyle birlikte kadın bedeninin ve emeğinin sömürülmesine de maruz kalıyorlar.
Yaşadığımız şehirde, büyük bir demokratik yıkıma sebep olan Kayyum ataması sonucu birçok Kadın ve çocuk, şiddete ve işkenceye maruz kalarak gözaltına alındı. Kadınlar eşitliğe karar vermişken, karşılarına çıkan ilk engel onları öldüren erkekler ancak kadınların önündeki tek engel onlar değil. Kadınların önündeki bir başka engel, politikaları üreten ve onları uygulamakla yükümlü olanlardır. Koca koca bütçeleri olan bakanlıkların koltuklarında “Kadına yönelik şiddete sıfır tolerans!” açıklamalarını somut adımlara dönüştürmeden oturanlardır.
“Şiddet ve nefret dili tüm toplumu kötü yönde etkilemektedir”
Devleti yönetenlerin kadınlara yönelik ya da toplumsal olaylarla ilgili kullandıkları şiddet ve nefret dili tüm toplumu kötü yönde etkilemektedir. Kullanılan bu nefret dili maalesef önce kadınlara ve kız çocuklarına karşı şiddet olarak geri dönmektedir. Bu nedenle kadına yönelik şiddetin politik olduğu bilincinde olarak bir kez daha toplumsal barışın da öne çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz. İnsan hakları savunucusu kadınlar olarak şiddetsiz ve çatışmasız bir yaşam için insan hak ve özgürlükleri için mücadelemize kararlılıkla devam ediyoruz. Bir kez daha “kadına yönelik şiddet politiktir” diyor ve bu şiddete karşı mücadelemizi dün olduğu gibi bugün de kararlılıkla sürdüreceğimizi bildiriyoruz.”