İnsan kendi sonunu hazırlar mı?
Saçma olduğu kadar gereksiz bir soru olsa da yaşanan sürecin önümüze koyduğu acı gerçek ne yazık ki…
İnsan kendi sonunu hazırlamayı beceriyor!
Sebep olduğu olaylar ve yaşam alanlarındaki eylemleri ile girişimlerinin yaratacağı sonuçları düşünmeden kendisine zarar verecek öylesine çok neden var ki saymakla bitmiyor.
Sağlıksız besinler üretme ve tüketme.
Sağlam olmayan konutlar ve yapılar yapma ve içinde yaşama.
Öldürücü silahlar icat etme ve öldürme eyleminde kullanmaya çalışma.
Kazanç elde ettiği meslek grubunun iş güvenliğini sağlamadan çalışmaya yönelme.
Eğitim sürecinde kendisine kazanım/donanım elde etme yerine eğitimden uzak durmanın gayretlerini gösterme.
Toplumsal hayatı ve ortak yaşamı ilgilendiren kurallara ve normlara uyumama.
Kültürel değerleri ve toplumsal birliktelik ruhunu dışlayıcı davranışlar sergileme.
Gelenek ve göreneklere dayalı geçmiş mirası yok etme telaşına düşme.
Toplumun ana karakteri olan aile birliğini bozucu olaylara yönelme.
Çocuk eğitimi ve insanın gelişim evreleri için var olan değerler eğitimini uygulamaktan kaçınarak yalnızlaşma sürecine katılmak.
Çağımızın kaçınılması gereken bireyselleşme ve toplumsal yaşamdan kopma sürecine adapte olma.
Saygı ve sevgi gibi mutluluk ve huzur temeli olan birleştirici kalkanlar yerine şiddet ve yıkım yaratan eğlence kültürüne yönelme.
Doğal ortamı ve tabiat sahnesini bozucu girişimlerle sağlıksız hale getirme.
Sosyal ilişkiler itibariyle diğer insanlar içerisinde içine kapanma ve bireysel yaşam modelini benimseyerek yalnızlaşma sendromuna kapılmak.
Stres ve bunalım sebeplerini ortadan kaldıracak etkinlikler ve hobiler edinme ya da doğal ortamın nimetlerinden yararlanma yerine, dijital çağın robotlaşma kimliğine dönüşmenin bilinçsiz haline bürünmek.
En kötüsü insani özelliklerin yok olmasıyla beliren dijital çağın insana değer katan faydaları yerine bilinçsiz ve kimliksiz bir karakter doğuran teknolojik gelişimlerin akıntısına kapılmak.
Rahmet ve merhamet gibi erdemli ilkelerin yanına konması gereken vicdan ve sorumluluk ilkelerini hayatımızın bir parçası haline getirmenin başarısıyla var olmanın öze dönüş hikâyesini yazmamız lazım.
Öze dönüş ifadesinin derin hikmetini anlama adına, insan kendi bilinç halini yeniden kazanmanın becerisiyle doğal olana ve sosyal ilişkiler ağına katılma sürecine giden rotalar belirlemeli.
YORUMLAR