Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Batman Pusula

EĞİTİM SİSTEMİMİZ

Kültür ve düşünce dünyasını, daha doğrusu eğitim sisteminin alanlarını boş bırakmanın karşılığı düşmana meydan vermek ve yaşama alanı yaratmaktır. Eğitim bilincini, kültürel değerlerini ve yapısal normlarını kaybeden veya unutanlar özgürlüğün ve gelişimin tadını alamazlar.

Eğitim ve düşünce bilinci bu yüzden önemlidir. Kültür ve değer zenginliği özgürlüğün kapısı olduğundan dolayı önem taşımaktadır. İnsan potansiyelinin değeri ve gelişime-kalkınmaya yönelik katkısı eğitim, kültür, değerler, düşünce zenginliği ile harmanlanmadıkça, başkasına veya dışarıdan müdahalelere giden bağımlılıkların yolunun açılmasına neden olacak etkileri karşımıza çıkarmamaya başlayacaktır.

Kültür, Sanat, Edebiyat, Felsefe ve Tarihe bakış açımız yabancı ülke eğitim sistemleri açısından olmamalı; Önümüze konan müfredat ve konulara toplumsal ve kültürel değerlerimiz açısından bakarak yaklaşım sergilemeliyiz. Körü körüne yabancı kültürleri ve eğitim modellerini benimsemeye çalışmak, tarafı olmayan ve düşünce temeli sağlayamayan insan kitleleri doğurur.

Genel kültürü zayıf, işinden hoşlanmayan, öğrenciye para kazanılacak yan gelir gözüyle bakan, mesaisini doldurup kaçmaya çalışan eğiticileri öğrenciler fark etmiyor mu? Ücretsiz verilen ders kitabını sene sonu gelmeden yakmaya veya çöpe atmaya çalışan öğrencinin aklı yetersiz mi? Verdiği dersi iyi bildiğini sanan ile dersi öğretmek arasındaki farkı bilmeyen öğretmenin, öğrenciye kazandırdığı hiçbir şey olmadığını veliler görmüyor mu?

Hayır…

Görüyor, fark ediyor ve akli yeterlilikleri belki bizden fazla!

Okul öncesi itibariyle temel eğitim sürecinin başından başlayarak İlkokul, Ortaokul ve Lise ile devam eden süreci Yüksek Öğretim basamaklarında da sağlam temellere oturtmanın gayretini, öğretmen yetiştirme programları için de göstermek mevcut sistemsel problemlerin çözümünde yol gösterici olacaktır.

Çünkü öğrenciler algılama, tasarlama, uygulama alanlarında yetersiz kalıyor. Ezbere dayanma, pratik hayatta işe yaramayan bilgilere boğulma talihsizliği, gençlerin kaçınılmaz kaderi konumu ile temel bilimlerden yoksun kalmanın ellerine teslim edilmiş durumda…

Temel Bilimlerde yetersiz ve geri kalmanın sebebi de sorumluluğu başkasına atma tembelliğimizdir!

Düşünmesini bilmeyen, öğrendiği bilgileri algılayamayan veya işine yaramayacak bilgi bombardımanına kapılan öğrenci, siyasi-ideolojik ve suç örgütü yapıların parçası olma adayı durumuna da düşmekte. Zarar gören sadece kişilikler değil, toplum ve insan bütünlüğü olmakta.

Sorgulamayan, kendini bilmeyen, neden yaşadığının dayanaklarını bulamayan insan profilini karşımıza çıkaran eğitim sisteminin, tüketim bağımlısı toplum bireylerini yaratan modeller üzerine kurgulanması, gelecek açısından endişeler doğuran soruları zihnimizde oluşturuyor.

Marka düşkünü ve alış-veriş merkezlerinin abonesi durumunda olan günümüz genç insan tipinin, diğer taraftan bağımlısı olduğu sanal ortamdan edindiği yeni hayat modelinde eğitime, kültüre, düşünceye, değere yer kalmıyor. Makine ve araç bağımlısı insan tipinin sosyalleşme tarafı her zaman eksik kaldığından dolayı medya organlarının son zamanlardaki haber niteliğinde değişimler meydana geldi.

Çocuk istismarı, kadına şiddet, tecavüz, cinayet, insan kaynaklı kazalar, öldürme ve bedeni parçalama girişimlerinin yanında aile içi cinayet ve ölümlerin artış göstermesinin bahsedilen konularla alakası olabilir mi acaba?

Bu yüzden eğitim sisteminin görevi sanal ortamda yaşama alanı yaratmaya, kültürden ve değerlerden kopmaya, düşünme bilincini kaybeden nesiller yaratmaya değil, nefsine ve iradesine sahip ve hâkim olacak öğrenciler yetiştirmektir.

Bunun için değerli ve kendini yetiştirmiş eğitmen kadrolarına fazlası ile ihtiyaç var.

Büyükler masum değil, çocuklara ve gençlere yarışmayı ve rekabeti öğrettiği için… Ayakta kalmayı, kendi başına yaşayabilmeyi, diğer insanlarla iletişim kurabilmeyi, ahlak ve saygı değerleri çerçevesinde büyüklere ve küçüklere saygı çerçevesini öğrenmeyi kazandıra biliyor muyuz?

İyi ile kötüyü ayırmak, hisseden ve hissettiren olmak, inanma bilinci kazanmak, hayatın asıl manasını sezme gücünü vermeyi becermek büyüklerin işi sanırım.

Robot icat etmiyor, makine imal etmiyoruz, insan yetiştiriyoruz!

Duyguları olan, hayattan zevk alan, mutlu ve huzurlu olmayı başaran ve bunu çevresine yaymayı beceren bireyler yetiştirmenin yollarını bulmak gerekiyor. Eğitim sistemimizin şartlanma ve olanı olduğu gibi uygulamaya dayandığı ortamı, çocukların hayatlarına program olarak yüklemek birey gelişiminde insan hayatına vurulan darbelerden başka bir anlam taşımaz.

12 yıllık İlk, Orta ve Lise döneminden sonra 4 yıllık Yüksek Öğretim programlarında geçirilen 16 yılın sonunda, ülke genelinde bir milyon insanın varlığı ters giden bir şeylerin olduğunu gösteriyor.

Ne yazık ki, okul çatısı altında öğrenilen veya öğrenildiği zannedilen bilgiler, hayata atıldıktan ve meslek sahibi olunduktan sonra hiçbir işe yaramıyor. Sadece ezberlenmesi gereken metinler olarak çöpe atılması gereken kötü anılar anlamında unutulmaya başlanıyor.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER