Çare olduğundan veya çiftçilerin söylenenleri yerine getirip vaz geçeceğinden değil, sadece avuntu olsun ve “içimizden geçenleri dillendirdik” demek için yazıyoruz.
Çünkü biliyorum ki, ne söylenirse söylensin insan bildiğinden vaz geçmiyor. Birine doğru olan veya birine çıkar sağlayan, basit gelen yol ve yöntemlerin başkası için ne anlam ifade ettiği hiç önemli değil!
Benim işim görülüp, çıkar ve menfaatlerime çözüm bulunduktan sonra diğerinin veya potansiyel insan kitlesinin ne hale düştüğü veya ne sıkıntı yaşadığı önemli olmuyor!
Dedim ya bizim ki sadece avuntu…
Hala Anız konusu, hala sağlığımızı bırakın tehdit eden, kökünden darbe vuran uygulamalar devam ediyor. Bunu yapan da bana biraz garip geliyor, ama çiftçinin kendisi…
Atık, ot, yabancı madde ve zararlı haşereleri yok etmek, iyi bir tohum yatağı oluşturmak amacıyla anız yakmayı benimseyen arazi sahipleri, topraktaki organik maddeleri yakarak yok ettiklerini bilmiyorlar.
Toprağın üzerinde bulunan mikroorganizmaları öldürdüklerini, ekilen ürünün büyümesini sağlayan karbon ve azotun kaybedildiğini, oluşan duman ve zehirli gazların çevre kirliliği yaratarak Ekolojik Denge’ yi bozduğu unutulmakta.
Temmuz ayı ile birlikte başlayıp üç aylık periyotta Ekim ayı ortalarına kadar süren dönemde havada zehir solumaya neden olan bir ortamda kalıyoruz. Batman gibi jeolojik yapısının yanı sıra Ekolojik süreci sıkıntılı olan bir coğrafyanın yaşadığı iklim olaylarının verdiği zararlar nedense kirlilik ve biriken hava tabakaları olmakta.
İlin düz bir ovada olması ve iklim koşullarının kurak bir yapıda olmasının yanında yaz ve kış aylarında yoğun İs ve Toz tabakalarını dağıtacak veya sürükleyecek hava şartlarına sahip olamamasından dolayı kirli ve zehirli hava koşullarının olduğu bir ortamda bulunma zorunluluğu yaşanmakta.
Akşam saatleri ve sabah erken saatlerde daha fazla hissettiğimiz zehirli havanın nefesimizi kesen solunumlarını duyumsarken, sağlığımızın her türlü hastalığa zemin olduğunu fark edemiyoruz.
Anız, hasat sonrası ekinin biçilmesi ile birlikte toprak üzerinde kalan kök ve kökün uzantısı anlamına gelir. Yani hasadı yapılan ürünün ardından toprakta kalan atık ve sapların genel adıdır.
Anız yakma dediğimiz durum da çiftçilerin tembellik gösterip ayıklama yapmadan, sadece bir çakmak yakarak arta kalan kök ve sapları ortadan kaldırmak için ateşe verme olaylarına denir. Tembellik, çünkü az veya çok olan arazi alanının toprakta kalan kök ve saplarının birkaç gün sürecek ayıklama-toplama durumuna zahmet etmeyenlerin beş yüz bin nüfuslu şehrimize vurduğu darbeleri kendi kazançlarının altında tutmaya çalıştığı görülüyor.
Toprakta kalan kök ve sapların kendileri tarafından olmasa da başkaları tarafından kış aylarında yakacak olarak kullanılması için toplanmasına bile müsaade etmemeleri de ayrı bir problem!
Sayın Valimizin konu ile ilgili dile getirdiklerine göre anız yakma durumunda son yıllarda resmi kolluk kuvvetleri ile sıkı denetimlerin yapılıp, büyük para cezalarının kesildiği belirtiliyor. Batman ili sınırları dâhilinde caydırıcı önlemlerin sonuç verdiği, ancak Diyarbakır il sınırı olan Silvan ve Bismil taraflarında yer alan arazilerin neden olduğu anız yakma olaylarına müdahale edilemediği ve sorumluluk alanları dışında olmasına engel olunamadığı söyleniyor.
Yani kendi il sınırlarımızın kontrolünde önlemlerin alınmasına rağmen hemen yanı başımızda bulunan diğer illere bağlı arazilerde anız yakma durumlarına çare bulunmadığı görülüyor.
Olay tabi ki resmi makam ve kolluk kuvvetlerinin baskısı ile sonlanacak bir hal değil. Vicdan muhasebesi ve zarar vermeden sakınma dürtüsünün ön planda tutulması gerekirken, arazi sahiplerinin çıkarlarını ön plana alarak emek harcamadan kaçınma hisleri sebebiyle yüz binleri ilgilendiren sağlık sorunlarına yol açan sonuçlarla karşılaşıyoruz.
Arazi sahipleri ve çiftçilerin bahane olarak öne sürdüğü tüm etkenlere çözüm konusunda önerilebilecek, yerine getirilmesi gereken ve uzmanların doğru tespitlerine dayanan bazı unsurlar var:
Hasadı yapılacak ürünün biçer-döver ile toprağa yakın yapılması sağlanabilir. Hasat bittikten sonra kalan kök ve sapları parçalayacak aletler kullanarak çürüme ve parçalanmalarına yol açılabilir. “Azot Dengeleme Gübresi” nin uzmanlara sorularak verileceği oran belirlenip, parçalanıp ayrışmasının önü açılabilir.
Anızı yakma yerine Tarım Müdürlüğü uzmanlarının önereceği ilaçlama tekniklerine yönelmek de kalıcı bir çözüm olabilir.
Ama tembellik kültürü, devlet destekleri, kolay para kazanma hırsı gibi etkenler hem tarım ve hayvancılığı bitirme noktasına getirdi hem de milyonları ilgilendiren (Diyarbakır, Siirt, Batman, Muş gibi çevre iller de göz önüne getirilirse) kirlilik ve sağlık sıkıntıları kaçınılmaz kader haline dönüşmekte.
Hakkın helal edilmesi mi?
Başta kendimi ilk sıraya koyarak hakkımı helal etmediğimi vurgulayarak, çocuklarımızın ve yakınlarımızın zehirlenmesine sebep olanları ilahi adalete havale ediyorum. Çünkü anız yakma tehlikesinin temelini atanlar ile emek-masraf harcamadan kaçanların pek de umurunda olmadığımızı çok iyi biliyorlar.
Ruhlarında ve kalplerinde kazanacakları para ile insan değeri arasında uçurumlar var…
YORUMLAR