Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Cengiz Haşimoğlu

İNSANIN DEĞERİ

Sıkıntı insanın kendi değerinin farkında olmamasında!

Akıl gücü, irade potansiyeli, zekâ seviyesi, ruh sermayesi, beden sahnesi, düşünme yeteneği, sosyal varlık fırsatı ve var olma bilinci gibi mutlak bir güç/sermaye sahibi olan insan daha ne ister?

 Bunlara bir de yaşam hakkı ve hayat süreci eklendiğinde insana sunulması beklenen başka hangi donanım var ki?

Hazırlanan sahnede, yaşam ve hayat hakkı tanınan insana verilen akıl, irade, zekâ ve düşünme gücü sayesinde kendine yetme özelliğiyle ruhunu besleyen, bedenini sağlıklı yaşatan ve toplumsal şartlarda diğer insanlarla var olma bilincinin aşılanmasıyla elde edilen imkânları kullanan insan hakikaten de değerini bilmez bir zayıflık göstermekte.

İnsan değerlidir.

Tüm canlılar içerisinde farklı konuma oturtulan ve yaratıcısı tarafından fırsatlar/imkânlar sağlanan canlı organizmanın değerini sağlayan ilahi güce karşı cevabı zayıf kalmak ve şükür duymamak olmamalıdır.

“Sonu bir avuç toprak” olan yaşam sürecinin değerini sonradan değil, henüz zamanı geçmeden, kendi şartlarında fark ederek hayatı renklendirmek ve huzurlu hale getirmek doğru olandır.

Çünkü başka yaşam veya daha sonra dünyada bulunma olanağı yok. Asıl gerçeklik “Ruhun dünya boyutu” ndan sıyrılarak geldiği yere tekrar geri dönmesidir.

İlahi inançlarda ve beşeri inanç sistemlerde farklı tartışmalar yaratan ve değişik inanç sistemleri doğuran bu konuyla alakalı söylenecek tek şey: Ruh geldiği yere geri dönecek!

Geçici zaman/mekân şartlarında ve tanınan belli bir sürede bulunduğu sahne itibariyle insanın özü olan ruh enerjisi/varlığı yok olma özelliğine sahip değildir. Ruh ancak yaşam gerçekliğinde somut özellik kazanan ve form niteliğine bürünen maddi bir boyutta ortaya çıkma imkânını kullanır.

Ama öncesi ve ama sonrası?

“Öncesi belirsiz” demek gibi bir yanlış yorum Ruh enerjisinin varlığını tartışmaya açmak anlamı taşır. “Ölüm sonrası yok” demek de Ruh potansiyelinin tanımına hatalı yaklaşım sergilenmesine yol açar.

Boyutlar arası ve özellikle âlemler arası yolculuğun adayı durumundaki insan, öncesi ile sonrası arasında zaman harcadığı ve yaşam koşullarını yüklendiği dünya sahnesinde bulunma gerçekliğinin geçici olduğunun farkında olarak değer kazanmaya çalışır.

Zaten var olma bilinci itibariyle insanın şu an için dünyaya ayak basmasıyla başlayan ve ölümle sonuçlanan süre dışında, nasıl bir varlık boyutuna ereceği konusunda ilahi bilgilerle yön kazanan hayatını iradesiyle yönlendirme gücü vardır.

İnsan, var olma ile yaşamının sona erdiği zamana kadar geçen süre içerisinde geçirdiği hayat hakkında bilgi sahibi iken daha önce ve daha sonrası ile ilgili bilgi eksikliğini inandığı kutsal kitaptan aldığı yanıtlar çerçevesinde değer kazanmaktadır.

Değer kavramı kişiden kişiye değişkenlik gösterdiğinden öznel bir yapıdadır. İnancı ve ilahi bilgi donanımı sayesinde yaşama yüklediği anlam kadar insani değerini anlayabilmekte.

İnsanın değeri var olma açısından var. Varlık kazanmasını sağlayan ilahi kudret tarafından değerli görülmekte. Değerli olmasını sağlayan donanımları diğer canlılardan üst konuma yükselmesini sağladığından insan olma değeri asla azalma göstermemekte.

İnsan diğer canlılardan var olma gerçekliğinde daha üst seviye ve konumda olduğunu bilerek; Kendisi gibi insan vasfı taşıyanları kendisiyle eşit yaşam koşullarına sahip olduğunu ön planda tutarak kendisine değer biçmelidir.

Farklılık bilgi gücünde, yeteneklerin geliştirilmesinde, insani özellikleri daha iyi kullanabilmekte, psikolojik ve zihinsel gücü geliştirebilmekte, sosyal ve kültürel zenginliği özümseme becerisinde yatmaktadır.

Aslında insanın değeri kendisinin kendisine verdiği önem kadardır. Hayata dair beklenti ve umutların gerçekleşmesi için kişinin kendisini aşması ya da kendisine engel yaratma çabasına girmemesi gerekir.

Kişi önce kendini bilmeli ve bilincini güçlü bir iradeye oturtmalıdır. Kendini bilmek veya kendini bulmak başkalarının neler düşündükleriyle değil, kendi hakkında ne düşündüğü ile alakalıdır.

Acı bir gerçek, ama ne yazık ki “insanlara hak ettiklerinden fazla değer vermek” hatası, kişinin kendi dünyasında kriz yaratan etmenleri yaşatan sonuçlar doğurmakta. En kötüsü güven kaybı yaşamak ve ders çıkarmak zorunda kalmaktır.

Kendi içinde kötülük yaşayanların fark edilerek kişinin hayatına girmesine engel olmak için seçici davranma becerisini göstermek lazım.

Birilerinin düşündüğü veya savunduğu gibi “Yaşamak” verilmiş bir ceza değil. Yaşamda acı ve üzüntü olması insana verilen bir değer unsuru hiç değildir. Acı çekmek olağan hayat koşullarının insan psikoloji tarafından tadılması gereken bir duygusudur.

Nefes almak ve ruh enerjisiyle canlı bir bedene sahip olmak kadar doğal olan acı ve üzüntü, insana değer katan unsurların toplamını oluşturur.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER