Enflasyon muhasebesi uygulamasına tepki gösteren İktisat ve Maliye Uzmanı Necat Taş, ekonomik olarak zorlanan kesimlerden kazanılmayan bir gelirin vergisinin talep edilmesinin, adalet duygusunu zedelediğini ve toplumsal refahı tehlikeye attığını söyledi.
İktisat ve Maliye Uzmanı Necat Taş, ‘Enflasyon Muhasebesi’ ile firmalara getirilecek ek vergi yükü hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye’de son yıllarda yaşanan ekonomik zorlukların, vatandaşlar ve iş dünyası üzerinde derin etkiler yarattığını belirten Taş, özellikle 20 yılı aşkın bir süredir iktidarda olan hükümetin ilk dönemlerinde ekonomi alanında sağlanan başarıların, son 5 yıl içinde yerini yaşam pahalılığı ve yüksek enflasyona bıraktığını söyledi.
Bu durumun toplumun geniş kesimlerinde ciddi bir hoşnutsuzluk ve güven kaybı yarattığını vurgulayan Taş, enflasyon muhasebesinin devreye sokulması ve bu doğrultuda ek vergilerin alınması da hem vatandaşlar hem de vergi mükellefleri için ciddi sıkıntılara yol açtığına dikkat çekti.
“KAZANILMAYAN BİR GELİRİN VERGİSİNİ TALEP ETMEK TOPLUMSAL REFAHI TEHLİKEYE ATAR”
Ekonomik olarak zaten zorlanan kesimlerden kazanılmayan bir gelirin vergisinin talep edilmesinin, adalet duygusunu zedelediğini ve toplumsal refahı tehlikeye attığını dile getiren Taş, “Özellikle, yatırım yapmak isteyen firmalar açısından bu durum daha da problematiktir. Yatırımların henüz başlangıç aşamasındayken enflasyon muhasebesi nedeniyle ek bir vergi yüküyle karşılaşmaları, iş dünyasında büyük bir güvensizlik yaratmakta ve yatırımcıların cesaretini kırmaktadır.” dedi.
“BU UYGULAMALAR ACİLEN GÖZDEN GEÇİRİLMELİ”
Ekonomik istikrarın sağlanması ve toplumun moral değerlerinin korunması, hükümetin birincil önceliği olması gerektiğini ifade eden Taş, şöyle devam etti: “Bu bağlamda, enflasyon muhasebesi gibi uygulamaların gözden geçirilmesi ve daha adil bir vergi sistemi oluşturulması elzemdir. Aksi takdirde, mevcut ekonomik politikaların toplumsal huzursuzluğu artırma potansiyeli vardır. Toplumun manevi değerlerinin zedelenmesi, aile yapısının bozulması ve sosyal dokunun zarar görmesi, geri dönülmesi zor sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, hükümetin acilen bu uygulamaları gözden geçirerek, toplumun refahını ve adalet duygusunu yeniden tesis etmeye yönelik adımlar atması gerekmektedir.”
“MUHALEFET PARTİLERİ VATANDAŞLARIN HAKLARINI SAVUNMADA YETERSİZ KALIYOR”
Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz karşısında, sivil toplum kuruluşları, ticaret odaları, borsalar ve muhalefet partilerinin yeterince etkili bir rol oynamadığını belirten Taş, “Türkiye’deki ekonomik kriz karşısında, sivil toplum kuruluşları, ticaret odaları, borsalar ve muhalefet partilerinin beklenen etkinliği göstermediği gözlemlenmektedir. Özellikle muhalefet partilerinin, vatandaşların ve işletmelerin haklarını savunmada yetersiz kalmaları ve hükümete karşı etkili bir eleştirel duruş sergileyememeleri büyük bir hayal kırıklığı yaratmaktadır. Halkın ve yatırımcıların beklentilerine karşılık verecek somut çözüm önerileri sunmaktaki başarısızlıkları, muhalefetin beceriksizliğini daha da belirgin hale getirmektedir.” diye konuştu.
“VERGİ SİSTEMİ ADİL VE BASİT HALE GETİRİLMELİ”
Taş, Türkiye’deki yüksek enflasyon ve enflasyon muhasebesi sorunlarına çözüm bulunabilmesi için şu tavsiyelerde bulundu: “Vergi sisteminin adil ve basit hale getirilmesi gerekir. Enflasyon muhasebesi gibi karmaşık uygulamalardan vazgeçilerek, sabit vergi oranlarının uygulanması ve vergi tabanının genişletilmesi önemlidir. Yatırımları teşvik edecek politikaların hayata geçirilmesi gerekir. Yatırım ortamının iyileştirilmesi, bürokratik engellerin kaldırılması ve istikrarlı bir ekonomik ortamın sağlanması, yatırımcı güvenini artıracaktır. Sivil toplum kuruluşlarının ve meslek odalarının daha aktif bir rol oynaması gerekir. Bu kurumlar, hükümete karşı daha eleştirel bir duruş sergileyerek, vatandaşların ve işletmelerin haklarını savunmalıdır.”
“ŞEFFAFLIK VE HESAP VEREBİLİRLİK İLKESİ GÜÇLENDİRİLMELİDİR”
Şeffaflık ve hesap verebilirliğin artırılması gerektiğini kaydeden Taş, konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Hükümetin ekonomik politikaları hakkında kamuoyunu düzenli olarak bilgilendirerek, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkesi güçlendirilmelidir. Türkiye’deki ekonomik kriz, sadece ekonomik bir sorun değil, aynı zamanda toplumsal bir krizdir. Bu krizin üstesinden gelebilmek için, hükümetin yanı sıra sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve tüm paydaşların ortak bir çaba göstermesi gerekmektedir. Aksi takdirde, Türkiye ekonomisi daha da derin bir krize sürüklenebilir.” (İLKHA)