Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Cengiz Haşimoğlu

GELİŞMİŞLİK VE EKSİKLİK (1)

Eksiğimiz çok ve daha da kötüsü eksikliklerimiz her geçen gün artmaya devam ediyor. İnancımız, bağlılık duygumuz, merhamet ve vefa duygumuz, değerlere olan ihtiyacımız azaldıkça eksiklik duyduğumuz şeyler fazlalaşmaya devam ediyor.

En önemlisi “Değerler Kaybı” konusunda içine düştüğümüz gaflet hali.

Değişim, Gelişim, İlerleme, Modernizm, Bilişim Çağı veya Teknolojik Yapılanma kavramlarının kulağımıza hoş gelen sesi ile yaşam alanlarında insan hayatında yarattıkları etkiler arasında tutarsızlık ve uyumsuzluk var.

Modern hayat veya toplumsal yapının gelişmişlik adına sağladığı ilerleme beraberinde yeni insan tipleri, yeni yaşam modelleri, yeni kültürel değerler, yeni inançlar da getirmekte.

Çünkü üreten insan beyni ya da gelişen beyin fonksiyonlarıdır değişimi yaratan.

Değişen beyin ve zihin faaliyetlerinin yansıması da bireyin merkez olduğu dış dünya ve çevre olmakta…

Bir bakıma birey ve daha geniş manada insan; Fiziki çevresinin, toplumsal ortamların, inanç sisteminin, kültürel ve geleneksel alışkanlıklarının, aile ve soy birliğinin, eğitim ve mesleki uğraşlarının bir sonucudur ya da diğer anlamıyla bir ürünüdür.

Yani insan varlığı, kendisini şekillendiren tüm unsurların bir bileşeni olarak yaşam alanlarında sahnedeki rolünü oynamaya devam etmekte. Hayat oyunu ve yaşam sahnesi insanı sosyal dünyanın bir parçası olarak kabul ettiği zamanlarda kendisine yüklediği bazı sorumluluk ve görevlerin yerine getirilmesinde bireye bir bilinç aşılamaktadır.

İnsan veya toplumsal yapının bir ferdi olan birey ya insani değerlerini yitirmeden ve doğal fıtratını/tabiatını bozmadan ya da dejenere olma adına değişimlere kapılmanın hatasıyla kendi özünden/benliğinden kopma hatasına düşme sıkıntısı yaşıyor.

Bu noktada insanın karşısına iki seçenek çıkmakta:Yasak olan ile yasak olmayan, iyi olan ile kötü olan, meşru ve doğru olan ile yanlış ve sıkıntılı olan arasında seçimde bulunmak.

İnsan olarak yaşam sahnesinde sosyal ve insani rollerini oynama gayreti gösteren birey ne yazık ki yasak olan ile olmayanı, meşru/doğru olan ile yanlış olanı, iyi olan ile kötü olanı ayırt etmeyi öğrenmeyi beceremiyor.

Hem toplumsal hem de bireysel zafiyetlerin, yozlaşmaların, değer kayıplarının, sosyal yıkımlar ve psikolojik yıkımların temelinde yatan ana etmen, aslında olması gereken ile olmaması gerekeni ayırt etmeyi ve doğru olandan yana seçeneklere yönelmeyi bilmeyen insanın bilinçsiz halidir.

 

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER