Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Şehir dışında okumak fırsatları da tehditleri de içinde barındırıyor

Üniversite tercih sonuçları açıklanmasının

Üniversite tercih sonuçları açıklanmasının ardından kayıt yapacak olan öğrenciler hangi adımları takip etmesi gerekiyor? Kalacak yerleri seçerken özellikle öğrencilerin ve ebeveynlerin dikkat etmesi gereken hususlar nelerdir?

Haziran’da gerçekleştirilen ve 13 Ağustos’ta yerleştirme sonuçları belli olan Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) ile yüzbinlerce kişi bir üniversite okumaya hak kazandı.

Yıllarca aileleriyle birlikte yaşayan öğrencilerin birçoğu ilk kez şehir dışına okumaya giderken karşılaşabilecekleri olumsuzluklar hem öğrencileri hem de aileleri tedirgin ediyor.

Gençlerin karşılaşabilecekleri ortamlarla ilgili konuşan Eğitimci Tercih ve Kariyer Danışmanı Dr. Yasin Kuruçay, hem öğrencilere hem de ailelerine önemli tavsiyelerde bulundu.

“Üniversite güzel bir hayata açılan bir kapı olabileceği gibi kötü bir senaryonun başlangıcı da olabilir”

Üniversitenin, iyi, doğru ve güzel bir hayata açılan bir kapı olabileceği gibi kötü bir senaryonun başlangıcı da olabileceğini söyleyen Kuruçay, “Bu tamamen öğrencinin atacağı adımlarla ilgilidir. Öncelikle öğrencilerimiz sağlıklı bir şekilde araştırmalarını yaparak elektronik kayıt vasıtasıyla veya normal okullarına giderek kayıtlarını yaptıracaklar.  Öğrencilere şunu söylüyoruz;  kendini yetiştirmek ne demek? Öncelikle öğrencilerin genel bir kültür birikimine ihtiyaçları var. O halde ‘ben daha entelektüel, daha donanımlı bir birey olarak bu topluma katılacağım. O zaman benim genel bir kültür sahibi olmak için psikoloji sosyoloji, tarih, din ve felsefe okumam lazım.’ Genel bir birikim sahibi olacakları bir okuma araştırma yapmalarını öneriyoruz. Üniversitede ilk yıl nasıl başlarsa öyle gidiyor. Gerek arkadaş ilişkileri gerekse de sosyal ilişkiler ve şehir ilişkileri anlamında da bilgi, donanım, tecrübe sahibi insanlara sorarak, fikir sorarak, bir araştırma sürecine girerlerse iyi olur diye düşünüyorum.” dedi.

“Şehir dışına gitmek fırsatları da tehditleri de içinde barındırıyor”

Türkiye’de yıldan yıla değişmekle birlikte yaklaşık olarak öğrencilerin yüzde 60’ının şehir dışına gittiğini belirten Kuruçay, “Şehir dışına gitmek fırsatları da tehditleri de içinde barındırıyor. Neden? Çünkü şehir dışına gittiğinde uygun olmayan bir ortama girdiğinde insanlar, gençler bu sefere uygun olmayan ortamdan doğal olarak etkileniyorlar. O yüzden öncelikle gerek kalacakları yer gerekse sosyal çevre ilişki ağları, iletişim ağları mutlaka bir takım süzgeçleri olmalı. Ne tür süzgeçleri olmalı? Kalacakları yer açısından da, bu yurt olabilir, bu ev olabilir, bu farklı kurum, kuruluşların sivil toplum kuruluşlarının yerleri vesaire olabilir. Bir akademik süzgeçleri olması gerektiğini düşünüyorum. ‘Buraya gittiğimde bu yerde kaldığımda akademik anlamda bu yer bana nasıl bir katkı sağlayacak?’ Bir böyle bir süzgeçleri olmalı. İkincisi bir ahlaki süzgeçleri olmalı. ‘Kalacağım yer benim hayat bakışıma, hayat amacıma karakterime, kişiliğime nasıl etki edecek, fayda mı verecek, zarar mı verecek?’ Çünkü günümüzde özellikle gençlere evet tabii ki özgür olsunlar ancak özgürlüğünü erdemli bir şekilde kullansınlar. Hem vali olabilecekleri hem de adam olabilecekleri bir sosyal ilişki, bir ortam, gerek arkadaşlık ilişkisi gerekse de kaldıkları yer bu anlamda onlara katkı sağlayacak mı? Dikkat etmeleri oldukça önemlidir.” şeklinde konuştu.

“Uzmanlar, ebeveynlere verdikleri temel mesajla ‘çocuğuna karışma’ diyerek süreci tetikliyorlar”

Özellikle günümüzde ailelerin pedagojik etkisinin oldukça düştüğünü ifade eden Kuruçay, “Özellikle uzmanlar maalesef bu süreci tetikliyorlar. Anne babaya verdikleri temel mesaj ‘çocuğuna karışma’ oluyor. Bu son derece yanlış, risk içeren bir yaklaşımdır. Evet, çocuğu bunaltacak, onu kendi devamı gibi görecek yaklaşımları tabii ki beğenmiyoruz, doğru bulmuyoruz. Çocuk tümüyle annenin, babanın bir gölgesi, bir kopyası, bir devamı değildir. Onun özel, özerk, bağımsız bir alanı da mutlaka olmalıdır. O yüzden anne babaların çocuklarına bilgi donanım tecrübelerini aktarabilecekleri bir ilişki son derece önemli. Mümkün olduğunca ara ara özellikle ilk yılda gidip çocuklarının ortamını, arkadaş ilişkilerini, yaşam alışkanlıklarını bilmeleri, konuşma hukukunu bozmayacak şekilde bir dil kullanmaları, yani gençlerin duygu, düşünce dünyalarına girecek, onların kendilerini kendilerinden anne babalarından destek almalarını sağlayacak bir dil kullanmaları son derece önemlidir.” diye belirtti.

“Kuşun her zaman yuvaya mutlulukla dönebileceği bir ilişki iletişimi kurmak son derece önemli”

Ebeveynlerin çocuklarını ara ara bunaltmamak kaydıyla takip etmeleri gerektiğini söyleyen Kuruçay sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çünkü artık şehir dışına gidiyorsa aslında bir anlamda şehir içinde de üniversite hayatında kuş yuvadan uçuyor. O halde kuşun her zaman yuvaya mutlulukla dönebileceği bir ilişki iletişimi kurmak son derece önemli. Sevgi ve merhamet dilini unutmamak son derece önemli ama ormana giden bir kuzu; kurtlar, yırtıcı hayvanlar gibi nasıl bir takım risklerle karşı karşıya ise üniversitede de işte bunları görüyoruz, konuşuyoruz. Bu tür riskler gerçekten son derece yüksek oluyor. Anne babaların sorumluluğu tümüyle gençleri de bırakmadan ya da gittikleri yere bırakmadan çocuklarını ara ara bunaltmamak kaydıyla takip etmeleri, o ilişki ağlarını, o ortamlarını öğrenmeleri bu konuda konuşmaları, sohbet etmeleri, fikirlerini, düşüncelerini öneri olarak gençlerle paylaşmalarını da ben son derece önemli buluyorum.” diye konuştu. (İLKHA)