İslam dünyasının ve sahip olduğumuz inanç sistemi itibariyle bizim, taşıdığımız değer ve dini itikat açısından yıl içerisinde verilen hak olarak yaşadığımız iki tane manevi dönemin huzurunu duyumsuyoruz. Çünkü Ramazan gibi inanç sisteminin doruk noktalarını yaşamamızı sağlayan bir dönemde bir aylık oruç ve bedensel, zihinsel, ruhsal sürecin yanı sıra Kurban Bayramının da önümüze serdiği yaşam anlarının insanı tatmin eden zamanlarını sınırsızca hayata aktarma fırsatı bulmaktayız.
Kurban ve bayram süreci de aynı Ramazan gibi oruç, ibadet, nefis terbiyesi, yardımlaşma değerlerinin bir bütünlük kazandığı anların insan ve topluma anlam katan itikadı dönemlerin uzantısı durumunda.
Kurban Bayramı hem ibadet hem de bayram huzuru açısından değişik değerleri, insana anlam katan zenginlikleri ile inanç sistemimizin ağırlıklı maneviyatını taşımakta.
İbadetlerin yanı sıra toplumsal bilincimizin farkını oluşturan yardımlaşma, muhtaç olana yardım etme, fakire el uzatmayı sağlayan her türlü dürtünün sosyal kişiliğimize ve benliğimize olan etkisi sayesinde duyarlılıklar ve bilinçli dayanışma örnekleri varlık kazanabilmekte.
Örneğin, yapılan adaklar sonucu muhtaç veya mağdura verilen kurbanların ibadet bilincine yönelik gıda yardımının insanları doyurmanın sadakasına sayıldığı düşünüldüğünde, dayanışma ve birlik duygusunun ne kadar artış gösterdiği görülecektir.
Et gibi önemli bir gıda unsurunun herkesin evine giremediği ortamlarda, kurban sayesinde ve bayram tadında dayanışmanın güzel örnekleri ile yerine ulaşmasının verdiği kazanımları sorgulamak gerekiyor.
Maddi yardımların artış gösterdiği, mağdur ve muhtaçların gözetilmeye çalışıldığı dini bayram dönemlerinin haraketliliğini sağlayan vakıf ve derneklerin yanında, kişisel ve bireysel katkılarla fakirlere yönelik yardımları boyun borcu görenlerin çabalarının kendilerine kazandıracağı ödül sadece yaşanan dünyada değil, varılacak asıl âlemde olacağı inancındayız.
Çünkü buyruk “Ey Kavmim, gerçekten bu dünya hayatı yalnızca bir meta (kısa süreli bir yararlanma) dır. Şüphesiz Ahiret, asıl karar kılınan yurt O’ dur” diye net tavrı ortaya koyuyor.
Bayramlar ve öncesi-sonrası dönemler bereket ve hayır konularının canlılık kazandığı zaman dilimleri olduğu kadar diğer zaman dilimlerinin de ilahi olanın rızasında buluşma adına yeni fırsatları önümüze serdiğini unutmamak gerekiyor. Rahmet ve merhamet duygularının ilahi olanın insana verdiği kazanımlar olduğu hatırlanacak olursa, insanın insana merhamet duymasının zorunluluğu daha iyi anlaşılacaktır.
Düşünürün dediği gibi “Gören gözler için varlığın kendisi rahmettir.” Hakikatte herkesin beklediği ilahi rahmet değil mi?
Yeter ki gelinen noktanın ve varılacak noktanın bir parça toprak olduğu bilinsin.
Varılacak makama elde bir şey götürülmediği ve kazanımların dünya ile sınırlı olduğu gerçeği ile fırsatlar doğuran bayram anlarının değerlendirilmesi dışında yardımların, sadakaların muhtaçların hakkını da kapsadığını unutmamak şart.
İnanç değerinin bayram ile özdeşleştiği önümüzdeki günlerde sonsuz olan ilahi gücün, sonu olan ve zamanı belli olan insan için varlıkta barındırdığı rahmetiyle karşımızda olması temennisini dillendirelim. Zira sonsuz merhametin sahibi bir iradeye muhtaçlığımız var.
İç ve dış siyasi çalkantıların yarattığı rüzgârda savrulduğumuz günümüz dünyasının sarsıntılarına karşı gösterilecek direncin bizi ayakta tutacak en önemli dayanağı, ruh birlikteliği ve inanç değerleri olacaktır.
Bayram dönemlerinin iç huzuru ve dayanışmaya yönelik neden olduğu ortamları değerlendirme adına kurbanımız ve bayramımız kutlu olsun.
YORUMLAR