Sabır gibi bir değeri yüklediği omuzlara yüce vasıflar aşılayarak insanın üstünlüğünü ortaya koyan ramazan şuuru sayesinde ortak yaşam alanlarında özlenen ve beklenen sosyal ilişkiler ve toplumsal iletişimler kurulmasına temel atar.
Özellikle edep ve iffet gibi insanın temel karakteri olan namus duygusunun korunmasında yarattığı bilinç ile insana verilen önemin ne kadar değerli olduğunu ortaya koyar.
Çünkü Oruç gibi insanı güçlendiren ve güçlü olmayı öğreten bir eğitim sürecine sahiptir. Oruç bedene hâkim olmayı, istek ve beklentileri kontrol edebilmeyi, ihtiyaçları yönlendirebilmeyi sağladığından dolayı önemli bir eğitim bileşeni görevi görmekte.
Ramazan şuurunun diğer bileşeni olan Zekât olgusu, temizlik ve hakkı olana hakkını ulaştırma sorumluluğunu yüklemesiyle toplumsal faydanın ve birliktelik ruhunun önemli bir paydaşıdır.
Yani Oruç ve Zekât gibi İslami kimliğin iki önemli karakteri veya temel direği,ramazan şuurunun yaşanmasında yaşama değer katan bir uyuma sahiptir. Oruç gibi bedeni, duyguları, güdüleri, duyu organlarını, nefsi ve düşünceleri temizleyen; Sağlık ve dengeli bir yaşam ortamı yaratan eylem birliğinin insanın kendisine ve sosyal çevresine faydası ağır basar.
Zekât eylemi de bireyin kendisi kadar sahip olduklarının da temizliği ve sürekliliği konusunda faydalar içerir. Çünkü kazanmak, edinmek, mallar ve servetler sahibi olmak, çalışma ve emek sonucu küçük/büyük maddi imkânlara kavuşmak sadece kişi ve bireyle alakalı boyutlara sahip değildir.
Kimse kusura bakmasın ama sahip olunan ya da edinilen maddi güçlerin içerisinde insan kadar diğer insanların da hakkı ve payı vardır. Zira yaradılış felsefesinin özünde bulunan bu ilke kişinin şahsına tahsis edilmiş bir hak değildir.
Ramazan şuuru birçok kişinin ahlaki güzelliği ve insani vasıflarıyla ortaya çıkardığı yardım ve maddi katkıların sayesinde İslami kimliğin gereklerinin yaşanmasına yol açmakta. Mutlak gücün ve yaratıcımızın yüklediği sorumluluk gereği insandan beklediği eylem tabi ki sahip olanları belli bir oranda ihtiyacı olanlarla, mağdur olan insanlarla paylaşılması üzerinedir.
Yanlış olan, konuşmak ve eleştirilerde bulunmaktır. Söz söyleme hakkı ancak üzerine düşeni fazlasıyla yapmakla doğar. Sadece konuşmak ve başkalarını eleştirerek hiçbir girişimde veya yardım eyleminde bulunmamak insanı bir yere götürmez. Hem ilahi manada hem de insanlar arasında değer kaybı yarattığını unutmamak gerekiyor.
Ramazan ayını bireysel arınma ve hem oruç hem de zekât/fitre eylemleriyle toplumsal yardımlaşma/dayanışma anlamında değerlendirmenin zamanıdır.
YORUMLAR