Sabır kavramı olaylar, durumlar ve yaşantılar karşısında var olan veya olabileceklere dayanabilme, sinir sistemini kontrol edebilme, duyguları ve düşünceleri denetleyerek yönlendirebilme gücü olarak olumsuz düşüncelerden kaçınma dirayetini gösterme becerisidir.
Kısaca yaşam ve olaylar karşısında tahammül gösterme, dayanma gücü sergileme, kendini tutma manasında duygu-düşünce iradesine sahip olma ve nefsine hâkim olma yükümlülüğüdür.
Ülkemizde ve yaşadığımız şehirde orta yaş ve üzeri insanların birkaç defa, fakat yeni kuşak gençlerin ve çocukların ilk defa yaşadığı günümüz afet-salgın sürecinin yaşandığı anları içimizde eritmenin zorunluluklarını taşıyoruz.
Mahkûm olduğumuz ve esaretinden kurtulmaya çalıştığımız virüs ve salgın hastalık döneminin insan açısından göze çarpan ana kavramı “Sabır” ne yazık ki…
İstesek de istemesek de katlanmak ve bu sıkıntılı dönemin sone ermesini beklemek için sabır duygumuzun arkasına sığınmak zorundayız.
Çünkü yaşam sürecimiz ve hayat koşulları, istediğimiz veya beklediğimiz şeyleri her zaman karşımıza çıkarmıyor.
Beklentilerimizin yanı sıra zamanın, şartların, koşulların, kaderimizin demeyeceğim ama var olan sistematik varlık nedenimizin, en kötüsü de yıkıcı güçlerin neden olduğu tahribatların ve bozgunculuğun önümüze serdiği durumlara göre de kendi hayatımızın sürücüsüyüz.
Her şeyin bir zamanı var!
Yaşam bizim dışımızda ki elemanlar ve aktörler tarafından yönetilir-yönlendirilir.
Biz ise bütün içerisinde küçük bir parçayız.
Yaşam ve sürdürdüğümüz hayat, diğer tüm her şeyin hesaba katılması gereken bir çizgiye sahiptir.
Beklentilerimiz ve isteklerimizde tüm unsurları hesaba katmamız gerekiyor.
Güneşin doğuşunu-batışını, yaşlanmayı-ölmeyi beklediğimiz gibi isteklerimizin de gerçekleşmesini umut edeceğiz.
Sabır göstermenin yanına tedirginlik, tembellik, acelecilik, umutsuzluk, kaçınma, yılgınlık gösterme zayıflığını koymamak şartıyla, hayatı yönlendirmenin ümitlerini yakalamayı başarmak temel ilke olmalıdır.
YORUMLAR