Değerli okuyucular her memlekette unutulmayan , dillere destan olan olaylar, kişiler ve yerler vardır, bazen o memleket o nesnenin sayesinde yükselir, tanınır, halk nezdinde bir yer edinir. Bu gün ben burada unutulmaya yüz tutan ve hepimiz az veya çok ismini duyduğumuz Bitlis’teki Delikli taştan ( Kevir ê Qul ) söz edeceğim, hani dedelerimiz hep derlerdi Ruslar 1. dünya savaşında Delikli taşa kadar geldiler ki o zamanlar tüm eşiretler Ruslara karşı savaşmak için seferber olmuşlar, yaşlı babaannem 1963 yılında öldü o hep bu delikli taş ve Ruslardan bahsederdi, onun söylediğine göre o zaman iki tane erkek Kardeşi bu savaşa gider ve bir daha dönmezler, olaydan 45 – 50 sene geçmiş Ninem sanki dün olmuş gibi hep söyler ve kardeşlerine ağıt yakardı.
1980 li yıllarda halan ayakta olan bu delikli taşı birkaç sefer görme nasibim oldu, bu delikli taş yol üstünde tünel şeklinde arabaların, zamanında kervanların içinde geçtikleri aslında bir kemer şeklinde idi, yani bu Kilometrelerce uzanan bir tünel değildi, tüm kalınlığı birkaç metreyi geçmezdi.
Bitlis’ten bugünkü Veysel Karani türbesinin bulunduğu yere kadar derin ve dağlık bir vadidir, bu vadi o zamanlarda şimdi gibi Kervanların geçtiği bir yol idi, zira hiçbir zaman dağları geçit vermezdi, bundan dolayı da bugün de o gün de yolcular bu vadiyi tercih etmekten başka seçenekleri yoktu.
16 yüzyılda Bitlis Mirleri döneminde bu vadideki yolun altın çağını yaşadığı bir dönem idi, birde yolun üstünde konaklama tesisleri bir çok Han var idi, bunlardan en çok meşhur olan bugünde ismi dillerde olan “Hana dû Hanê” halan yıkık de olsa ayaktadır, sanırım son senelerde restore yapılmış.
Bu delikli taşın bulunduğu yer çok dar ve geçmesi de o kadar zordu, kışın don tutar kaygan bir hal alırdı, geçmek çok zor ve tehlikeli idi. Ewliya Çelebî seyahatnamesinde bu delikli taştan bahseder. Bu delikli taşın açma tarihi için bir çok rivayet varsa da, Şerefğani Bitlisi 1597 de yazdığı Şerefname adlı esrinde, bu Delikli taşın açılmasını şöyle söyler. Tarih vermez, o zamanlar Bitlis’te Hüma hatun adındaki zengin bir dul kadın yaşardı, bu hanım çok hayırlı işler yapmıştı. Bitlis Mirleri ile de arası iyi idi, bu Hanım kendi öz malından bir bütçe ayırır ve orada bir yol çalışmasını yapmaya karar verir, tabii ki her şey o büyük taş kütlesini delmekle bitmiyordu çünkü arazı çok dar ve yokuş idi.
Hüma hatuna haber gelir yolun üstünde çok büyük bir taş kütlesi var o taşı oradan kaldırmak imkansızdır, Bu hatun çok para harcamış bu yolu açmakta karalıdır, atına biner ehlisi ile taş kütlesinin bulunduğu yere gelir, kısa bir incelemeden sonra kimsenin düşünmediği kararını verir, taş kütlesini delin der, işçiler şaşırır birbirilerine bakarlar, ama Hüma Hatun kararlıdır ve işçilerin başında bekler ta ki işçiler o taşı delip yol açıncaya kadar.
Zamanla Hüma hatunun ismi unutulur, fakat Delil ki taş ismi ile beraber günümüze kadar geldi, ne yazık ki, Van gölüne bir feribot geçmesi için biz onu yıktık ve tarihin derinliğine gömdük.
YORUMLAR