Emin’e Ahmet, Raman aşiretinin en etkin ve namlı ağalarındandır. 1900’lü yılların hemen başında babası 22 yaşında iken evinde öldürüldü. Emin çocuk yaşta yetim kaldı. Ayrı anadan Sait adında bir ağabeyi daha vardı. Anası Perihan, amcası İbrahim ile evlendi. Anadan kardeş babadan amca oğlu dört kardeşi daha bu evlilikten doğdu. Amcası çok hapis yattığı için aşiretin ağalığı annesi Perihan’ın üstüne kaldı. Perihan kadın başına iyi bir ağa idi.
Perihan ağa Emin’in babadan kardeşi olan Said’i hiç sevmezdi ama Said’in ismi hep öne çıkıyordu. Ağalığı o alacak gibi görünüyordu. Bilinmeyen bir nedenle Said yeni evli iken Parihan’ın İbrahim’den olan oğlu Mustafa tarafından öldürüldü. Said’ın dul kalan Perişan adlı hanımı Emin ile evlendi. Bundan sonra Emin’in ismi hep ön plana çıktı. Amcası olan üvey babası İbrahim o da Emin’i hiç çekemedi. Bir soyguna adını karıştırarak 6 ay hapis yatmasına sebep oldu, fakat Emin Diyarbakır hapishanesinde hem okuma yazma hem de Türkçe öğrendi.
Üvey babasının öldürülmesinden sonra Emin aşiretin tek kişisi oldu. Tam o sırada I.Dünya Savaşı patlak verdi. Emin adamları ile Serhed’de Kazım Kara Bekir’in yanında Ruslarla başarılı bir şekilde savaştı. Savaştan sonra yıldızı çok Parlayan Emin Ağa Keverzo ve Geduk köylerine yerleşti. Geduk köyünde büyük bir konak yaptırdı. O yıllar kıtlık vardı. Emin’in durumu iyiydi. Muş eşrafından Gülnaz ve kızı Nefiya hanım ona sığınmışlardı. O sırada Emin 13 yaşında bir kıza nişan attı. Eşi Vesile buna çok üzüldü. Sesi çok güzel olan Nefiya bunun üstüne “Hawer Delal” kılamını yaptı. Bu kılam kısa sürede sınırları aştı. Bu arada Cumhuriyet kuruldu. Emin’in yöredeki komutanlarla arası iyiydi. Şeyh Seid İsyanı’nda devletin yanında yer aldı. Bundan sonra devletin giriştiği Sinıka ve Reşkota tebdil hareketlerine katıldı fakat 1926 yılın ilkbaharında askerlerin Zilan Kubesi çevresinde bozguna uğramasından sorumlu tutuldu. Durum tersine döndü. Emin ihanetle suçlandı. Köyünden çıkıp mağaralara sığındı. Dürbünle şatosunun nasıl yakıldığını seyretti ve öbürleri gibi Binhat yani Suriye’ye geçti. Emin Ağa Suriye’de Fransızlarla temasa geçti. Heverkanli Haco Ağa ile tanıştı. Tam orada toparlanıyordular ki, bunu takip eden devlet zayıf noktalarını biliyordu: Yurtdışına kaçanlara af. Bunu duyan adamları Emin ağayı dinlemeden kısa bir zamanda koşa koşa geldiler. Emin ağa çaresiz Mardin valisinden görüşme istedi. Ona güvence verdiler. Bir de şartları vardı: Suriye’den gelirken oradaki köyleri talan edeceksiniz. Bunun ne anlama geldiğini Emin ağa çok iyi biliyordu ama başta oğlu Şükrü olmak üzere herkes dönmüştü bile.
Emin Ağa bu şartı Bitlisli Sıloka aşireti ile yaptı. Oradaki köylerden çok sayıda talan edindi. Bir kısmını kendine bir kısmını da Kızılay’a verdi. Fakat Sılokiler paylaşma sırasında bir boz eşek yüzünden birbirine girdiler. Kafilede bulunan 21 erkeğin hepsi öldürüldü. Geri kalan kadın ve çocuklar Emin ağanın himayesinde köylerine döndüler.
Emin Ağa tekrar Keferzo’ya yerleşti. Yeniden evlerini inşa etti. Fakat durum kötüydü. Mardin’de verilen sözler havada kaldı. Geri dönenler bir bir yok oluyorlardı. Güvence verenler ortadan kayboldular. Her gün çember daralıyordu. Suriye’ye kaçamazdı. Irak için planlar yapmaya başladı. 9 Nisan 1933 pazar günü bayramın ikinci günü ilçe merkezi Beşiri’ye, Diyarbakır’a bir telgraf çekmek için gider. Orda tutuklanır ve yaya olarak Garzan’a doğru yola çıkar. Hırebajer denilen yere geldiklerinde, tezkeresi verilmesi karşılığında Arnavut kökenli İbrahim adında bir asker tarafından sırtından vurularak öldürülür.
NOT : Bu bilgiler Emin ağa’nın oğlu Hüseyin Demirer’in babasını anlatan “Hawer Delal” adlı kitabından özetlenmiştir.
YORUMLAR