Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Cengiz Haşimoğlu

EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ SENDİKASI VE SENDİKA/SENDİKACILIK

Zamanımızın mevcut koşullarında var olmayı sağlayan güce ulaşmak ve geniş kitleleri içerisine alarak yönetim becerisi göstermek kolay olmayandır. Sürecin, günümüz şartlarına uygun hale gelene kadar kat edilen mesafe ve zorlukların dile getirilmesinde önemli duraklar vardır.

Resmi yönetim mekanizması (yönetimin en üst seviyede kurumlaşmış hali olan Devlet ile İktidar, Muhalefet, Hükümet, Siyasi Partiler gibi organlar)içerisinde, aynı şekilde güç olarak bulunma kimliği edinme hedefinde buluşan tüm birliklerin Devletin itici kuvvetleri olan bir Sivil Toplum Örgütü haline gelişinin hikâyeleri anlatmakla bitmez.

Bu manada Sendika/Sendikacılık serüvenini araştırmak/algılamak ve anlam yüklemek daha doğru olur. Emeğe dayanan hizmet sektöründe,önce kırsal alanlarda yaşayanların beden gücünü üretim ve istihdamda kullanmaya çalışan anlayışın ürünü olan İşçilik/Emek gücü, daha sonra şehir merkezlerinde çoğalan kitlelerin varlığıyla milyonlara varan bir insan potansiyelini toplumsal yapının önüne koymuştur.

Çalışma ve geçimini sağlama derdi/ihtiyacı olan kitleler, üretime dayanan Sanayileşme ve Teknolojik yapılanmanın ana kaynağı olarak alt tabakanın sayı çoğunluğunu oluşturmuştur.

Düşük kazanç ve kısıtlı imkânlarla üretim ve kalkınmanın hem sayı çoğunluğunu hem de emek gücünü oluşturan kitlelerin ana aktör olmasına rağmen;Geçim sıkıntıları yaşaması, hastalık tedavisi, çalışma saatleri, işbölümü, ücret temini gibi sayılacak birçok nedenden dolayı kendisini savunacak bir sesin olmaması sebebiyle mağdur olmaları, zamanla kaderleri haline geldi.

Bir güce, güçlü bir sese, liderlik yapacak ve sahiplenme gösterecek bir imkâna ihtiyaç vardı. Sermaye sahibi İşveren ve yönetim mekanizmalarına karşı haklar elde etmek için karşı bir cephe oluşmalıydı. Bu cephenin ismi ileride “Sendika” olacak bir birliktelik ruhu taşıma amacı olan komiteleri yarattı. Küçük birlikler ve komiteler ile atılan adımlar, başlarında olan liderlerinin yönetiminde bölgesel ve yerel örgütlere dönüşmeye başladı.

Kaynağı İşçi birliklerine dayanan “Sendika/Sendikacılık” son yüzyılda resmi kurumlarda çalışan personelleri de kapsayan bir açılımla örgütsel bir yapıya kavuşmuş dayanışma merkezi ve etkinliğidir.

Hakları elde etme” merkezi kabul edilen sendikaların ana hedefi:Çalışanı/çalışanları özlük hakları ve ücret konusunda yönetim mekanizmasına karşı desteklemek, arkasında durmak, ses getirecek birlik ruhu yaratmaktır.

Sendikalar, özellikle “Sanayi Devrimi” diye adlandırılan teknolojik yapılanmanın ortaya çıkışı ve makine gücüne dayalı insan emeğinin ortaya çıkışıyla beliren “İşçi” olgusuyla canlılık kazanan bir gelişim modelidir. Çünkü fabrikalarda, üretim merkezlerinde, hammadde sektöründe başlanan üretim faaliyetleri, beraberinde “Emek” gücünü ortaya koyan çalışan kesimi de getirdi. Sayısı 18. yüzyılla birlikte artan çalışan kesim (İşçi kitlesi) sömürülecek bir potansiyel olmaktan kurtulmalıydı.

Bu esaret ve emek sömürüsünü ortadan kaldıracak kuvvet olarak Sendikacılık, çalışan işçileri sosyal, ekonomik haklar ve çıkarlar karşısında ezilmemeyi esas alan bir amaç birliğiyle, işçilerin/çalışanların sorunlarını çözme ilkesiyle kurulmuş örgütlerdir. Yönetim mekanizmasının başı olan Devlet yapılanması, Siyasi Parti organları, iktidar gücüne karşı örgütlü yapılanmanın gücünü elinde tutma gayreti ile bağımsız birlikler olan Sendikalar, birçok sorunu ortadan kaldıran açılımlarla mevcut işleyişini günümüze kadar sürdürme başarısı göstermektedir.

Sadece yönetim mekanizmalarına karşı değil, “İş Veren (Patron)” konumunda bulunan sermaye sahibi kişi/kişilere karşı da “Güç Eşitsizliği” denen dengesizliği sonlandırma adına hak/ücret arayışında yol gösteren bir merkezi konumunu zamanla edinme becerisini de göstermiştir. Sınıf farklılıklarını tetikleyen en önemli unsur olan “Gelir Dağılımı” nı emeğin sömürülmesi mantığından uzaklaştıracak bir ses olmanın amacını yönetimlerin tüzüklerine işlemeyi şiar edinen sendikalar, süreç içerisinde işçi-işveren arasında mutlak bir denge halinin asli dayanağı/desteği olmuştur.

Çünkü ortada olan bir gerçeklik var ki; O da çalışanların haklarının yardımlaşma dernekleri, meslek birlikleri, itiraz komiteleri ve komisyon marifetiyle olmayacağıdır. Yasal bir zeminde ve örgütlü yapısıyla, seçilmiş lideri ile ortaya çıkan legal birlikler olan Sendika gücü sayesinde gerek alanda gerekse masada konuşma/elde etme başarısı göstermek, her zaman için çalışanların kaderini belirlemede ana dayanak olmuştur.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER