Aslında, insan insanın emaneti durumunda…
Toplum ruhunun birliktelik ihtiyacıdır emanet bilincini doğuran. Bir arada topluluk olarak yaşamanın gereği itibariyle bireyler birbirinden sorumludur.
Koruma ve korunma, çıkarları gözetme, özgürlük ve hareket serbestliğini kullanma, hayatın ortak paydalarında yaşam sürdürme, ihtiyaçların giderilmesinde kamu alanlarını insanın hizmetine sunma ve toplum yapısında işbölümü ve dayanışma konularında bireysel, kamusal tüm unsurların eşit kullanım hakkı sayesinde hayat yaşanır hale gelmektedir.
Toplum hayatının sürekliliğinde bireysel ihtiyaçların yanında ortak alanlarda bulunan bireylerin genel çıkarları ağır bastığından, birilerini gözetmek, korumak, ihtiyaçları gidermek gibi emanet kavramını ifade eden ve tanımlayan etmenler karşımıza çıkmaktadır.
Kelime anlamı olarak birine veya birilerine geçici süreli bırakılan ve teslim alınan, kişi veya kişilerce muhafaza edilerek korunma özelliği taşıyan her türlü nesne, eşya, canlı veya mal şeklinde ifade edilir. Sahibi olan ile koruma vazifesi göreceklerin arasında yapılan sözleşme gereğince, muhafaza edilecek ve korunacak olanın kısa veya uzun süreliğine kontrol altına alınmasıdır.
Güvenilen kişiye veya organa bırakılan, değer taşıyan her türlü unsur emanet bilinciyle korunarak ve muhafaza edilerek tekrar asıl sahibine verilmek üzere değerini yitirmesine sebep olmadan bırakılması durumudur. Mallar ve kıymet taşıyan eşyalar, değerli olan nesneler gibi “Ruh” ve “Beden” de bir emanettir. Yani emanet edilen mal kadar can da insan için korunması gereken unsurlardandır.
Aynı şekilde “Akıl” ve “İrade” de insana ve yaşama sahip çıkmanın potansiyel gücü olarak emanet bilinci taşıması gereken yeteneklerdir. Aile, çocuklar, toplum ve insanlar kişi açısından bulunduğu yaşama ortamlarının zorunlu elemanları niteliğinde değer taşıyan emanet parçalarıdır.
İçinde yaşanan doğal ortamlar ve tabiatın olağan tüm etmenleri insanın kullanımına sunulan emanetlerin genel çerçevesini oluştururlar. Yine bireysel açıdan kutsal değerler, mekânlar kadar mahremiyet ve namus olguları da ilahi olanın emaneti olma özelliği taşır.
Zaman ve ömür süreci, belirlenen bir sınırın ve sona erecek anların insana verilen hakları olarak akıl ve iradenin kullanması gereken emanet durumunu ifade eder. Yaşam, en büyük değer ve en önemli emanet parçasıdır. Yaşamın son ana kadar sürmesi konusunda zaman olgusu hayatı parçalara ayırarak verilmiş olan hakkın kullanılma zeminlerini insanın önüne sürer.
Varlık ve yaşam gibi uyumlu bir birlik oluşturan hayat sürecinde insan ana karakter olarak kendisine ait olan tüm unsurların bilinciyle dünyaya ve iradesine anlam verir. Benliği ile akıl boyutunun irade gücü ile meydana getirdiği bütünlük içerisinde hem kendi organik yapısının hem de çevrede kendisini kuşatan doğal nesnelerin emanetine sahiptir.
Kendisi doğal ortamın ve yaratılmış yaşam alanlarının emaneti iken, kendi yaşamını oluşturan fiziksel ve çevresel tüm nesnelerin, eşyaların, canlı-cansız parçaların emaneti durumundadır.
Varlığın zihinsel boşluğa uğradığı ve insanın benliğini oluşturan akıl ve irade gücünü unuttuğu bilinç halinin farkında olduğu anlar da korunma ve güvenlik hislerinin canlandığı, iç dünyada yaşanan boşluk duygularının doldurulmaya çalışıldığı zamanlardır.
Kendi ruhumuzun ve akıl gücümüzün benliğimizin ve irademizin bir emaneti olduğunu algılama adına eylemlerimizi, düşüncelerimizi, değerlerimizi, insani ilişkilerimizi hayat sürecimizle uyumlu hale getirmenin başarısı sağlandığında, huzur ve mutluluk anlarının gelişine yol açılmış olur.
Emanet bilinci ile hareket etmenin getirdiği sorumluluk söz konusu olduğunda, akla ilk gelen haliyle çocuklar ve ileri dönem itibariyle gençler olmakta. Geleceğin toplum dinamiği olan ve edinilecek statüler konusunda toplumsal dokunun motiflerini oluşturacak günümüz kuşağın edinmesi gereken donanımların yetişkinlerin bir emaneti olduğu unutulmamalı.
Günümüz eğitim sistemlerinin ana karakteri olan gençlerin varlığına ruh aşısı yapmanın becerisini göstermek gerekiyor. Ruh aşısı, gelişim evrelerinin edinilen donanımlarının içerisine bilgiyi koymak kadar, ahlak ve bilinç motiflerini de koymayı gerektirir. İnsan ruhunun olgunluk seviyesine eriştirmenin katkılarını eğitim ile sağlarken, manevi unsurlar ile kültürel değerleri harmanlayacak şekilde genç potansiyele yüklemek yaşam kanunlarının medeniyetler yaratan yapıcı elleri ortaya çıkarma sonucunu doğuracaktır.
Bütün medeniyetler yapıcı ellerin, yani aklını, bilgisini ve iradesini yetenekleriyle birleştiren toplumların ulaştığı seviyenin ürünü olduğundan, düşünen insan ile yapıcı insanı yan yana getirmek gerekiyor. Düşünme (aklını özgürce kullanma becerisi), düşündüğünü ürün olarak ortaya çıkarma (nesneyi esere dönüştürme) becerisini sergilemek…
Varlığın ruhuna eğitim, ahlak, sorumluluk, erdem ve insani niteliklerin aşısını yapmak için önce ruhlara eğitim ve hayat aşısı yapacak doktorlara, yani eğitici insanlara ihtiyaç duyulmaktadır. Sadece meslek edinilen eğitimcilik değil kast edilen, akil insan modeli de eğiticiler gibi ruhların kurtarıcısı, ahlaki gelişimlerin yönlendiricisidir.
Yetişen kuşağa ve geleceği kurgulayacak aday durumundaki gençlere ideal bir eğitim modelinin yüklenmesi, insanlar arası ahlak ve birliktelik bilinicinin kazanılmasında çaba gösterilen girişimlerin yoğunluğu sayesinde olacaktır.
Emanet insanın kendisidir, kendisini başkasının emaneti görme cesaretidir. Toplumsal algılamanın birbirini koruma ve gözetme üzerine oluşturulan bilinç ile şekillendiğini, ümitlerin ve beklentilerin bu bilinç sayesinde canlılık kazandığını fark etmek şart.
YORUMLAR